Az sonra vuku bulacak olan Merkür ve Güneş kavuşumunun her defasında dile getirilen ‘dilek ve niyet zamanı’ olması dışında bana en önemli dokunuşu kendi aklıma güvenmeyi hatırlatması.
Çünkü kendine ve kendi muhakemesine güvenmemek, dilek ve niyetleri yutan kör bir kuyu çoğu zaman. Ve elbette sosyal bir varlık olarak düşüyoruz bu kuyulara, sık sık.
‘Kafasının dikine gitmek’ ve ‘laf dinlememek’ şeklinde yorumlanıp kültürümüzce dışlansa da, eninde sonunda yalnızca kendi aklına güvenmeyi, gemisinin dümenini kendi elinde tutan, iradesi güçlü ve hür bir yetişkin olmak adına oldukça önemsiyorum. Öğrencilerime de aşılıyorum bunu sık sık: günün sonunda benim ağzımdan çıkana değil, kendi gözleminize güvenin.
O, bu, şu ne demiş, bu işler nasıl yapılırmış, herkes nasıl yapıyormuş, genel kanı neymiş, buralarda çok kaybolmadan, kendi aklının, sezgilerinin ve sağduyunun sentezine güvenmek. ‘Gerçeklerin bir kıymeti yok ki, genel kanı neyse onu yaşıyoruz’ halini inatla reddetmek yani.
Bırakın, bir şeyi yapmanın ve hatta başarmanın yalnızca tek bir yolu varmış, herkes nasıl yapıyorsa en doğrusu oymuş gibi akıl vermeye devam etsinler. Bugün aklımıza, bilgimize güvenmeyi, ‘şeyleri’ herkes gibi yorumlamama ve yapmama özgürlüğümüzü onurlandırmayı seçelim.
Bir benzeri olmayan yön ve yöntemlerimizi anlamayan, anlamadığı ölçüde de yargılayan, bizden ille de sıradan olmamızı, sürüye katılmamızı bekleyen,
aklımızın yanlış olduğunu ima ederek pes etmemizi bekleyenlere resimdeki gibi bir güzel gülümseyelim:)
Sevgiyle ve ışıkla.
Temmuz 2022