“Hayatın felsefesi ve tarihin garip tecellisi şudur ki,
her iyi, her güzel, her faydalı şey karşısında,
onu imha edecek bir kuvvet belirir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Karanlıktan şafağa, destansı bir kurtuluş ve kuruluş hikayesinin 100. yıl dönümündeyiz bugün.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaş gününü, yeni güneş döngüsünü, tam da yaşam kaynağı Güneş’inin üzerinde gerçekleşen bir tutulma ile kutluyoruz. Rastlantı mı?
Sistemin muazzam matematiğini her gün gözlemleyen biri olarak, hiç sanmıyorum.
Bu sebeple de, Cumhuriyet’i düşünmeksizin, bu tutulmayı yorumlayamıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, koskoca kainatın ve medeniyetin zaman çizelgesinde küçücük bir çocuk hala. Bizler ise onun çocukluk dönemine, yolunu bulma çabasına, düşüp kalkmalarına, acemiliğine, kavgalarına, savunmasızlığına, korku ve endişelerine şahitlik eden ve kısacık ömürleri onun yetişkinliğini görmeye maalesef yetmeyecek olan eşlikçileriz.
Tüm bu zorluklara, güçlüklere bazen şikayet ederek tanıklık ediyoruz; ama Atamın dediği gibi, her güzel şeyin karşısında onu imha etmek isteyecek bir güç beliriyor, hem de her zaman…
Dualite prensibi gereği, hayat karanlıktan şafağa bir yolculuktur, her defasında tekrar karanlığa düşülen ve tekrar ışığa erişilen… Ders tamamen öğrenilene dek, bu döngü böyle devam ediyor.
Bizler de, içine doğduğumuz bu zaman diliminden, bu coğrafyadan ve burada yaşanılan her bir deneyim parçasından kişisel bazda öğrenmemiz gereken ne varsa, onu idrak edip, geçip gideceğiz.
Bu nedenle, kendi hikayemizi anlamaya çalışırken, yaşadığımız toprakların hikayesinden bağımsız kalamayız. Bir puzzle’ın parçaları gibi, birbirimiz içine geçmişiz. Tekamüle yürüyüşümüzün de, bu topraklardan tekrar yükselişimizin de hep birlikte, beraberce olacağını bilmeliyiz.
Şimdi tutulmaya dönelim:
2021 Kasım ayında Boğa burcunda gerçekleşen ilk tutulma ile Boğa-Akrep tutulma hattına girmiştik. O zamanlar artık ana konumuzun ekonomi, güvenlik, tarım, toprak ve barınma olacağını söylemiştik. Sonrasında, Ocak 2022’de ay düğümleri de bu aksa geçtiğinde, bu dediklerimiz hızla belirginleşmeye başladı. Zamanın çizelgesinde, sahip olduğumuz değerleri koruma üzerine zorlu sınavlarla dolu bir süreç başlamıştı. Nitekim, bu aks bitene dek, ekonomik zorluklar, barınma sorunları, kıtlık alarmları, toprak sarsıntıları ve hep daha fazlasının peşinde koşmaktan ya da kendimizi hep başkalarıyla kıyaslamaktan yeterince koruyamadığımız esas değerlerimizin elimizden kayıp gitme sancısı bizi köşeye sıkıştırmıştı.
Şimdi ay düğümleri Koç-Terazi aksına geçerken artık ana konumuz savaş olacak demiştik. Ve görüyorsunuz işte, savaş yanıbaşımızda ve herkesin üç maymunu oynadığı, insanlığımızı sorguladığımız bir döneme tanıklık ediyoruz. Pluto’nun tekrar Kova’ya geçeceği Ocak 2024’e dek, savaşın acımasızlığı canımızı yakmaya devam edecek belli ki. Belki biz ayağa kalkmayı ve herkesin yaşam hakkını kendi yaşam hakkımız kadar savunmayı öğrenene dek…
Şimdi bu geceki tutulma, son 2 senedir bizi varlığa karşı yoklukla sınayan Boğa-Akrep aksının kapanış tutulması. Tutulmadan bireysel olarak en çok, Boğa ve Akrep burçlarının 5 derece ve civarında göstergesi olanlar (Türkiye Cumhuriyeti’nin 5 derece Akrep’teki Güneşi gibi) etki alacak. İkincil olarak, Kova ve Aslan burçları da benzer derecelere yakın göstergeleri varsa direkt etki altında olacak.
Tutulmada son 2 senedir döndüğümüz tüm virajlar tekrar ve bu kez bir hesap kapatma niteliğinde karşımıza geliyor. Biz bu krizi çözdük mü, çözemedik mi? Belayı, krizi kovuşturmayı öğrendik mi, öğrenemedik mi? Sahip çıktık mı, koruyabildik mi, yoksa yine mi yitirdik ellerimizin arasından? Hasat dönemi anlamına gelen bu ay tutulmasında, 2 yılın bilançosu masaya geliyor.
Bu tutulmanın ana sorularını, hem kendimize, hem bugün sahip olduğumuz Cumhuriyeti oluşturan bireyler olarak, biraradaki bu mevcudiyetimize yöneltmemiz yerinde olacaktır:
Bu sorular kuşkusuz hem bizi, hem içine doğduğumuz toprakları ilgilendiriyor. Kısacık ömürlerimizde dahi tanık olduğumuz bunca kaosun, kaybın, savaşın ve acının içerisinde, bir çiçek gibi huzurla açmak ve bu huzuru yanımızdaki tomurcuklara da bulaştırıp, koskoca bir çiçek bahçesi yaratmak bizim elimizde. Hiç şüphesiz, 100 yıl önce de kimse bir çiçek bahçesi vaat etmemiş, işi kolaylaştırmamış, altın tepsiyle kolaylık ve ihtişam sunmamıştı. Ve biz de şimdi yeniden başarabiliriz, kaybede kaybede, yitire yitire, yorula yorula ve her defasında bıktım dediğimiz noktadan, yeniden başlayarak.
Çünkü o hiç bıkmamış, bırakmamıştı.
Yeniden başlayabiliriz, bir borç ya da bir görev gibi değil, bir inanç, bir ülkü, bir yaşam felsefesi gibi…
Kolektif bilinçaltından bilinçli zihinlere yerleşen o makbul bilgiye katılıyorum. Büyük yükseliş bu topraklardan başlayacak ve büyük vazifeli Atam’ın ışığı bize her zaman rehber olacak. Bu ışığı taşıyabilecek güçte ve cesarette olmamız, zorluklardan yılmamamız, bu toprağın altında yatan bilgeliğe güvenmemiz yeni yüzyılımızda daha da önem kazanıyor. Her güzel çiçeğin karşısında onu devirmek isteyecek bir rüzgarın olacağını, çiçeğin olanca kırılganlığıyla eğilmeden durabilmeyi başardığı gün köklerini sağlamlaştıracağını anlamamız gerekiyor.
Bıkmadan, usanmadan, bırakmadan.
Çünkü, karanlıktan şafağa bir anda çıkılmıyor.
Türkiye Cumhuriyetimizin 100. yaşı kutlu olsun, ilelebet ve daima ileriye!
Sevgiyle ve ışıkla♥
28.10.2023