“Dün gece dünyayı kaybettim ve evreni kazandım.” C. JoyBell C.
Geceyarısından sonra, Kova burcunun 20 derecesinde Uranüsyen bir yeniay yaşayacağız. Gecenin dip karanlığında, dolayısıyla an haritasının dip noktasında gerçekleşecek olan bu yeniay, şimdilik sessizce uyuyan ama birden coşkuyla patlayacak bir tsunamiyi tasvir ediyor. Bu ansızın gelen infilak ile hem hayat rotamızın ani değişimi, hem şok edici yenilikler söz konusu olabilir. Hepimiz değil ama bazılarımız ‘bir gecede dünyaları kaybetmiş’ hissini yaşayabilir önümüzdeki günlerde.
Yeniay haritasında, 6 gezegenin birden Satürn yönetiminde olduğu göksel dizilim, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir ‘karakış’ı işaret ederken, Türkiye’ye göre çıkartılan haritanın yükseleni Akrep, yine çok derinden ve oldukça kalıcı biçimde gerçekleşecek bir kabuk değişimini çağrıştırıyor.
Yeniayın anlatmak istediği her şeyi neredeyse bir çırpıda özetleyen ise yeniayın en çarpıcı açısı, modern düzenleyicisi Uranüs’le yaptığı keskin kare açılanma…
Uranüs’ün ‘ilişkiler’ aksına yapışmış olması, ‘beklenmedik, ani ve sarsıcı’ olayların merkezinde ‘ilişkiler’ olduğunu gösteriyor. Her türlü sen-ben diyaloğunun geçtiği ilişkiler arenasında, birlikteliklerde ve hatta ortaklıklarda, beklenmedik krizlerle beraber ani isyan, kopuş ve özgürleşmelerin olabileceğini görüyoruz. Elbette tüm bunlara yön veren kontrolsüz ve farkındalıksız bir isyan ise, sonunda pişmanlık da getirebilir.
Uranüs’ün başrolü kaptığı göksel hadiselerde, herşey beklenmedik bir anda ve umulmadık biçimde oluverir. Gökyüzünün Satürnyen, yani son derece depresif, katı ve soğuk bir enerjisi varken bu ‘sürpriz’ gelişmeler pek hoş karşılanmayabilir. Üstelik bu açılanma bir de sabit nitelikteki burçlar arasında gerçekleşiyor:
Yükselen Akrep, duygusal emniyeti kaybetmekten korkan bağımlı yanımızı sembolize ederken, şimdi Uranüs’ün yapıştığı alçalanda duran Boğa burcu da, ilişkilerde konforunu terketmemek için direten garantici tarafımızı işaret ediyor.
Ancak Uranüs çoktan orada, sığındığımız güvenli limanları yıkmaya geliyor.
Mesele şu ki, bu sabit burçların aşil topuğu esneyememek. Sahip oldukları ve güven duydukları her ne ise, onu sonuna dek korumak adına tüm güçlerini tüketmek. Bir dip dalgası en derinlerde peydahlansa dahi onu görmezden gelmek. Bu sessiz dip dalga, ansızın bir tsunamiye dönüşüp üzerlerine gelse bile, bile isteye, inatla ellerindekine sıkı sıkı tutunarak boğucu dalgalara kafa tutmak…
Bu pek tabii ki bir işe yaramıyor; karşı konulmaz bu hengamede ellerinde sıkı sıkı tuttukları ne ise, o bir yana, kendileri öte yana savruluyor ve en kötüsü de, işin sonunda dalgalar her ikisini de yutuyor.
Bugünlerde hayatımızda ‘acaba?’ dedirten ama kendi kendimize bunu dediğimiz anda ‘yok canım’larla kulak arkası edilen, değişime muhtaç karanlık alanlar varsa ve biz bu alanlara “tek çıkar yol oymuşcasına” tutunuyorsak, onu tutan avcumuzu biraz gevşetmemizin iyi olabileceğini, çünkü tsunaminin çok ama çok yakın olduğunu hatırlatan bu yeniayın Sabian sembolü de ilginç: “hayal kırıklığına uğramış bir kadın hayatla cesurca yüzleşiyor.” İlginç, çünkü… Arka planda geminin kaptanı Kuzey Düğüm Koç, bize cesurca, gerekirse güvenli limanları ardımızda bırakmaya razı gelerek – gerçek arzularımıza doğru dümen kırmayı emrediyor.
Kuzey Düğüm ile yaralı şifacı Şiron yarım asır sonra ilk kez, hem de Koç burcunda kavuşuyor… Koç’taki Şiron bir başına kalmaktan ve mücadele etmekten deli gibi korkan o en derin özgüven yaralarımızı sembolize ediyor… Kuzey Düğüm’le kavuşumdaki Şiron, asırlık yaralarımızın şifalanma ihtimalini fısıldıyor… .ki önümüz Başak dolunayı… Ve yeniay her ikisine ‘irade açısı’ yaparken, “alışkanlıklarına, bağımlılıklarına ve gereksiz tutsaklıklarına meydan okuyup, o cesur adımı ŞİMDİ atarsan, ben sonuna dek senin arkandayım ve emin ol, bunu bir kez yaparsan, bir daha asla eski sen olmayacaksın” diyor!
Sahi, kolay mı bir tsunamiyi yenmek?
Belki sert, ani ve yıkıcı; belki yumuşak, ürkek ve çekingen ama o cesur adımı atmanın tam zamanı.
Uranüs bir dip dalga, bir yıkım, zoraki bir değişim getirecekse hayatına, buna izin vermeye var mısın?
Çünkü…ya zincirlerini kıracak, ya zincirlerin yüzünden kırılacaksın.
Unutma, sen her daim yoldasın.
Konular ve kişiler değişse bile, sen hep yoldasın.
Bu yol hep ileri gidiyor, bazen geri düşüyormuş gibi hissetsen de, aslında her defasında en yükseğe, senin en yükseğine tırmanıyor.
Baksana, bir tsunami bile seni zirveye taşıyor!
Bugünlerde hayatımızda ‘acaba’ dedirten ama kendi kendimize bunu dediğimiz anda ‘yok canım’larla kulak arkası ettiğimiz, değişime muhtaç karanlık alanlar varsa, ve biz bu alanlara tek çıkar yol oymuşcasına tutunuyorsak, onu tutan avcumuzu biraz gevşetmemizin iyi olabileceğini, çünkü tsunaminin çok çok çok yaklaşmakta olduğunu hatırlatan bu yeniayın Sabian sembolü de ilginç: “hayal kırıklığına uğramış bir kadın hayatla cesurca yüzleşiyor.”
Belki olan biten sadece şudur, dinle:
kendi yolundan ve kendi yasandan saptığın her vakit, sistem seni tekrar öz-yoluna sokacak iç karışıklıkları, dengesizlikleri ve haksızlıkları…ya da dev dalgaları yoluna çıkarıyor!
Şimdi bir seçenek daha var: bu kez kaçmamak.
Bu kez teslim olmak.
Belki sevmek bile…
Çünkü şimdi dünyaları senden alsa da, sonunda evrenleri sana verecektir.
Belki seni sana -en öz çekirdeğine dek soyarak- en saf halinle ve gerçek hakedişlerinle geri verecektir.
Sevgiyle ve ışıkla🤎
Art: @thismintymoment
09.02.2024