“Görünür olan her şey, görünmez olan bir şeyi saklar.” René Magritte
Belçikalı gerçeküstücü ressam René Magritte’in bu sözü, 1965 tarihli tablosundan bize göz kırpıyor. Magritte bu tabloda, duyularımız aracılığıyla algıladığımız dünyayı parçalara ayırarak, pek güvendiğimiz bu ‘algıya’ meydan okuyor. Bu ilk bakışta görülmüyor; çünkü tablodaki figür ve at tanıdık geliyor. Ancak biraz dikkatli baktığımızda, burada bir yanlışlık var diyoruz; bir optik yanılgı ya da henüz göremediğimiz çok katmanlı bir gerçeklik. Magritte, bu cümlenin tablodaki yansımasıyla bizi, hemen, hızlıca yargıda bulunmaya zorlayan algı hapishanesinin demirlerini büküp biraz nefes almaya, görünenin ardında henüz ‘görülemeyen’ gerçekliği keşfetmeye davet ediyor.
Astrolojide aritmetik aklı İkizler, felsefi aklı Yay, manevi aklı ise Balık burcu temsil ediyor.
Yay burcundaki Güneş ve İkizler burcundaki Ay’ın karşı karşıya gelmesi ile gerçekleşecek dolunaya, Balık burcundaki Neptün sert bir açı ile eşlik ediyor. Gerçeklerin ağırlığı altında ezilen aritmetik akıl ile her şeyin bir şekilde yoluna gireceğine güvenen inançlı akıl, kendi aralarında bir düelloya tutuşuyor; ikisinin ortasında duran ‘belirsiz vaha’ olanca çekim gücüyle kendi varlığını hatırlatıyor. Bu dolunayda, gerçek sandıklarımız ve gerçek olmasını umduklarımız arasında savrulabilir; zihinsel yanılgılarımızla yüzleşebilir, ‘belirsiz vaha’yla karşılaştığımız anlarda huzursuzluk yaşayabiliriz. Dolunayın öğretisi, bu huzursuzluğa rağmen, belirsiz olana güvenmek olacaktır.
Sadece elle tutulur olanı ‘gerçek’ kabul eden aklımıza, ‘belirsiz vahanın’ fısıldadığı gerçekler palavra geliyor, omuz silkiyor. Her şeyin yoluna gireceğine inanan iyimser aklımıza, vahanın sözleri kısmen tanıdık geliyor olsa da, o da belirsizliğin yükünden kurtulmak için, olana olumluluk yükleyip büyük beklentilere giriyor. İkisi de bir şeylerden emin olmak, gerçeği bilmek, zamanı elinde tutmak istiyor. İkisi de bilinmez olanla karşılaşınca ona bir tanım yüklemek, bir anlam atfetmek istiyor. İkisi de, bilgi ve deneyim aracılığıyla iyi-kötü yargısına varmak ve sonraki adımı tahmin ederek katlanılmaz bir belirsizliği bertaraf etmek istiyor. İkisi de önündeki tabloya bakıyor, tabloyu yorumluyor ama o görülemez ve bilinemez olanı, o çok katmanlı realiteyi ‘sezemiyor’.
Yükselende Balık ile Balık’taki Neptün’ün sert açılarının eşlik ettiği ve yöneticisi Merkür’ün durağan olduğu dolunayda ilham yoluyla gelen çözülmeler olası ancak ‘düşünerek ve analiz ederek’ cevaplara varmamız pek mümkün gözükmüyor. Dolunayın ana mesajı:
Acele ediyorsun yargıya varmakla.
Acele ediyorsun son noktayı koymakla.
İddia ediyorsun her şeyi bildiğini.
Gördüğünü sanıyorsun her şeyi.
Bilinemez olanı aklınla anlamaya çalışıyor, fakat zihninin şartlanmalarından öteye gidemiyorsun. Şimdi görmeye, bilmeye ve karar vermeye çalışma. Otur olanın içinde, hisset, sabret, niyet et yalnızca. Henüz hiçbir şeyin bitmediğini ve henüz hiçbir şeyin başlamamış olduğunu anımsa.
Zen ustası Lao Tzu’dan bir hikayeyi paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum. Bu hikayeyi yıllar önce de paylaşmıştım. Bence yine vakti geldi. Daha önce okumuş olanlarınız da hatırlayıp gülümser belki:)
“Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara hazinesinin büyük kısmını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
“Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı?” demiş.
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok!
Köylü, ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın!”
İhtiyar ise, “Karar vermek için acele etmeyin” demiş; ‘sadece at kayıp’ deyin, çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyara gülmüşler.
Aradan çok geçmeden at dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş; dönerken de, vadideki diğer atları peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemiş: “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu senin için, şimdi bir sürün var!”
İhtiyar ise “Karar vermek için yine çok acele ediyorsunuz” demiş. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.”
Köylüler “gerzek herif” diye iç geçirmiş.
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşüp ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul, uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler bu kez ihtiyara “Bu atlar yüzünden oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir ve zavallı olacaksın!”
İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin, oğlum bacağını kırdı, gerçek bu, ötesi sizin verdiğiniz karar. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, ihtiyara gelmiş, “yine haklı çıktın” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer!” İhtiyar ise, “Siz erken karar vermeye devam edin” demiş. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Tanrı biliyor.”
Yaşamınızın şu an görünür olan kısmına bakıp karar vermeyin. Yaşam sürgit bir yolculuktur. Ve o belirsiz vahada henüz bilmediğiniz binlerce potansiyel, gününü bekleyerek uyumaktadır.
Sevgiyle ve ışıkla💚
15.12.2024