“Tüm kaosun içinde bir kozmos, tüm düzensizliğin içinde gizli bir düzen vardır.” Carl Gustav Jung
Kaos Kuramını bilir misiniz?
Bilim dünyasında uzun yıllar boyunca doğrusal bir bakış açısı hüküm sürüyordu. Bu görüşün mimarı Newton’a göre, evren neden-sonuç ilişkisine bağlı mekanik bir saatti. Ancak 20. yüzyıl başlarında, bu determinist bakışın ötesinde kaotik ve karmaşık bir deneyim alanının da var olduğu anlaşıldı. Nitekim doğadaki öngörülemez olaylar da bu teorinin ana örneklemini oluşturuyordu.
İşte, kuantum mekaniği ve kaos kuramı ile biçim kazanan bu yeni anlayış, evrendeki tüm olasılıkların yalnızca neden-sonuç ilişkisi ile açıklanamayacağını öne sürüyor; yaşamın ve varoluşun rastlantısal dinamiklerini araştırıyordu. Bu kurama göre, kaostan doğan düzen ve bu düzenin öngörülemezliği, yaşamın tözünü oluşturuyordu.
Yarın öğle saatlerinde gerçekleşecek Akrep yeniayı da, beklenmedik bir kaosu çağrıştıran sembolikleri ile karmaşadan doğup belki yeniden şekillenecek yaşamları akla düşürüyor. Tıpkı ‘öngörülemez’ salgın sonrasında yaşamlarımızın geri dönüşsüz biçimdeki dönüşümü gibi…
Elbette insan zihni kesinlik, istikrar ve başı sonu belli bir çizgi istiyor. Belki bu nedenle tek bir yol, yöntem ve yüzde yüz kesinlik taşıyan tek bir doğru arıyor. O doğruyu bulduğunda da, onu körelttiğini bilse dahi ölümüne ona yapışıyor.
Tıpkı aynı şeyleri, herkes gibi yaparak sıkıcı ama kabul gören bir yoldan kopmamanın verdiği huzura sarılıp uyumak,
herkese deva olabilecek kestirme reçeteler, önermeler, tedavi yolları aramak,
kaos ve karmaşadan uzak ‘mazbut’ bir yaşam sürmek adına hayallerden feragat etmek,
belki bir astroloğun ya da psikoloğun karşısına oturup yolu çizmesini istemek,
son zamanlarda iyice zıvanadan çıkmış kaotik ülkeyi terk edip daha ‘düzenli’ bir ülkeye göç etmeyi düşünmek gibi…
Hepsi ana çekirdeğinde kaos olan bir yaşamın içinde düzen kurma çabamızı anlatıyor.
Kaos ve karmaşa çoğunlukla kaçındığımız şeyler ama biliyoruz ki yaşam tam da buradan çiçekleniyor.
Zaten, madem ki ne yaparsak yapalım kaçamıyoruz, öyleyse belki bakışımızı güncellemek akıllıca olabilir.
Çok yüksek dozda Uranüsyen bir yeniay bu ve Uranüs’ün öngörülemez yıkıcılığı kadar, Akrep’in kaotik manyetizması da oldukça yüksek. Yeniayın kendi dispozitörü Mars ile olan kavuşumu ve teknik manada Mars’ın yanık pozisyonu, agresyon, patlama, saldırganlık gibi tüm dışavurumların hiç beklenmedik anda, yüksek voltajda ve ölçüsüzce tehlikeli olabileceğini gösteriyor.
Ankara’ya göre oluşturulan haritada yükselene yapışan ve ay düğümlerine kare yapan bir Pluto görüyoruz. Belli ki kapımızda uyuyan ve bir ay içinde o ya da bu şekilde hortlayacak olan sansasyonel gelişmeler, yeni bir düzene doğru tüm bildiklerimizi unutturmak ve böylece kökten inandığımız sistemleri köklü bir evrim yoluna sokmak için çalışıyor.
Kaos ve karmaşanın tüm sembollerini barındıran ve bir yandan da birikmiş enerjilerin bir anda boşalmasını anlatan yeniayda, kimileri sakin kalın, dikkat edin vs diyebilir. Böyle göksel etkiler altında iken irademizle gidişatı yönetilebileceğimize pek inanmasam da, elbette deneyin.
Ancak daha önemlisi şunu diyebilirim, daha iyi bir geleceği inşa edeceğine inandığınız bir kaostan çekinmeyin. Çünkü ortada kaotik bir sarsıntı varsa, orada yeni bir düzenin ayak sesi de var. Çünkü işler çığrından çıkıyorsa, orada ağzına kadar dolup taşmakta olan bir değişim enerjisi var. Baraj kurmayın, barajları kırın, çit kurmayın, çitleri yıkın, suyun akışına izin verin ve kaosa teslim olun. Bazen tek yol budur ve bazen bir cinnet gayet de her şeyi halledebilir, bunu hepimiz iyi biliyoruz.
Ansızın bir şimşek çakar, bir kitap yere düşer, bir ampül patlar ve ayılırız.
Panikle bölünen uykuların, alt üst olmuş düzenlerin ardında yeni olanın titrek ışığı var.
Bazen, güvendiğimiz dağlara kar yağar ve kendimizi uçurumun kenarında buluruz.
Bazen kendimizi güvenle bıraktığımız kollar bizi uçurumdan aşağı yuvarlar,
işte o düşüş bizim özgürlüğümüzdür:
özgürleşiriz yanlış inanç ve prangalardan.
azad oluruz şimdi doğru gelen yanlış yollardan.
Kaosun elinin değmesi yeter, çünkü bugün görüyoruz ki, her şey zaten o ellerden doğar.
Öyleyse neden korkalım bu girdaptan yeniden doğmaktan?
Sevgiyle ve ışıkla.
12.11.2023