“Acizler için imkansız, korkaklar için inanılmaz gözüken şeyler, kahramanlar için idealdir.” Mustafa Kemal Atatürk
1 Aralık Pazar sabahı, Yay burcunun 9 derecesinde, voltajı yüksek bir yeniay yaşayacağız. Yeniay, dört büyük kraliyet yıldızından biri olup, insanın mücadele gücünü sembolize eden, ‘batının gözcüsü’ Antares sabit yıldızı ile kavuşumda. An haritasında ateş elementinin de oldukça baskın olduğunu görüyoruz. Sonuna dek ideallerinin peşinden giden Yay burcundaki görünüme bir de Antares kavuşumu eklenince, bu yeniayın içimizde uzunca süredir uyumakta olan kahramanı uyandıracak etkide gerçekleşeceğini öngörebiliriz.
Tabii içsel ya da dışsal kahramanlarımız, öyle bir anda uyanırmış gibi gözükseler de, gerçekte pek öyle olmuyor. Yeniayın, yöneticisi Jüpiter’in karşısında yer alan konumu, büyük bir meydan okumaya işaret ediyor. Satürn’ün bu karşıtlığa olan dik açısı, bizi kısıtlayan, engelleyen, durduran ve dolayısıyla da ‘ayağa kaldıran’ etkiler olacağını gösteriyor. Mars – Pluto karesi aktif ve üstelik Mars gerilemek üzere iken, hayat bize büyük mücadeleler getiriyor, ancak bu krizlerin öldürmeyip güçlendiren bir niteliği var. Keza, ay düğümleri işin içerisinde ve şimdi Mars – Pluto hattına ılımlı bir açıyla bağlanıyor. Bu çekişmeli manzaranın vesilesiyle, gerçekleşen olaylar sonucunda ‘kurban’ ve ‘aciz’ hissetmekten çıkıp, içsel gücümüze ulaşıp, nihayet cesur ve atak hissetmeye başlayabiliriz.
Geride kalan Akrep mevsimi bizleri el yapımı korku tünellerimizden geçirdi; canavarlarımızın gözünün içine bakmak zorunda kaldık ve umarım ki çoğumuz ötesine geçebildik. Şimdi Yay mevsimini başlatan bu yeniay ile, korkuyu alt etmiş yeni bilincimizle, geleceğe daha cesur ve ümitli bakabilmenin yollarını araştırıyoruz. Gizli kapılar ardında kalmış, unuttuğumuz savaşçı ruh parçamızın tozunu alıyor, gücümüzü kuşanıyor ve atımıza binip yola koyuluyoruz. Yeniay, Mars ve Kuzey Düğüm’le büyük ateş üçgeni oluşturuyor; Mars retrosu öncesinde enerjimizi ve mücadele gücümüzü doğru kanalize edebileceğimiz bir zamana işaret ediyor. Bu yeniayla davet edildiğimiz arena her neresi ise, şimdi tırsıp saklanmak değil, davete icabet edip savaşmak gerekiyor.
Tabii, bu savaşma dürtüsü, düşüncesizce atlayışlara, fevri çıkışlara, vahşi saldırganlıklara, yakıcı ve yakıcı girişimlere zemin hazırlayabilir. Sonunu düşünen kahraman olamaz belki evet, ancak sonunu hiç düşünmeyen de kendini mahvedebilir. Mahşerin dört atlısından Antares, savaş tanrısı Ares’in yani Mars’ın göksel yıldız konumudur. Sahibine yırtıcı düzeyde dik başlılık, inatçılık ve savaşma gücü veren bu sabit yıldızın ‘öfkeyle kalkıp zararla oturan’ bir gölgesi de vardır. Yay burcu, mitolojik yarı at-yarı insan sentorları sembolize eder ve Yay burcundaki Antares de atın üstündeki bilge savaşçıdır. Fakat eğer ‘bilgelik’ten yoksunsa, pervasızca açtığı savaşlarda mızrağı kendine saplamaktan öteye geçemeyebilir. Bu anlamıyla Antares, aslında sentorun evrilmemiş, ilkel yanının bir temsilidir.
Yeniayın Merkür’le kavuşumda olması, bu savaşı aklın araçlarını dahil ederek kazanabileceğimizin göstergesi – safi içimizde yanan ateşe güvenmek yetmez! Ancak Merkür zararda, Jüpiter’le iyice aldatıcı bir pozisyonda, Güneş’ten yanmaya doğru geriliyor… Aklımız bize doğruyu mu söylüyor? Yeniayın ve bu ağır aksak Merkür’ün dispozitörü Jüpiter, İkizler’de zararda, aradığımız bilgelikten yoksun, ancak şimdi olup olabileceği en verimli noktada, Rigel sabit yıldızı üzerinde parlıyor. Rigel, ‘bilgi getiren’ demek… Şimdi inandığımız ya da sorgusuzca heybemize attığımız bilgiyi değil, gerçek ve işlevsel olan bilgiyi toplayıp, bu bilginin ışığında yola çıkmamız gerekiyor; kalbimizde yanan inançlı ateş bu savaşı kazanmaya yetmiyor, bize kalple hizalı gerçek bir ‘bilme hali’ lazım.
Yeniayın Jüpiter karşıtlığı bizi iyimserlik ateşinde coşkuyla harlarken, Satürn dik dik bakıyor; sistemsel sorgular, kısıtlamalar ve engeller söz konusu; sanki gizli bir el bizi durduruyor. Şimdi izlenmesi gereken yol, gerçekçiliği ve iyimserliği aynı havanda dövmek, gerçek bilgiyi sorarak, araştırarak, sorgulayarak elde etmek, atın heybesine bu öz bilgiyi koyarak yola çıkmak, yalana ve hileye başvurmadan, kimseyi sırtından bıçaklamadan her ne savaş verilecekse, mertçe savaşıp eve dönmek. Bu savaşın sonunda birinin/birilerinin hatta eski benliğinin ölebileceğini, bunun bazen gerekli olabileceğini, bu savaşı bertaraf ederek işlerin hiçbir koşulda ilerlemeyeceğini ve barışın asla tesis edilemeyeceğini baştan kabul ederek, sonucuna bel bağlamadan, sadece kahramanca savaşmak…
Öyle bir yeniay ki bu, engellerin yanısıra beklenmedik sürprizler de sunuyor. Geçtiğimiz dolunayda ayla kavuşan Capulus üzerinde şimdi Uranüs duruyor; cellat/kahraman ikiliğinde Venüs’e üçgen açı yaparken, hiç umulmadık maddi şans ve fırsatlar vaat ediyor. Burada ilk başta bize köstek olan sistemin şimdi sürpriz biçimde destek olmasına şahit olabiliriz.
Sentorun oku göklerdeki bilgeliği hedefleyip, ilahi olandan güç alırken, gövdesi yeryüzüne kökleniyor; verdiği bunca savaş, bu bilgiyi insanlığa taşımak için… Kahraman, gökyüzünden yeryüzüne akan bu ışığı, zorlu deneyimler kanalıyla edinilmiş bu kıymetli ‘bilme hali’ni insanlığa getirmek için yola çıkıyor ve yolunu da yine aynı ışık aydınlatıyor.
Kuzey Düğümün Koç’taki yolculuğu sona ererken, şimdi belki en yüce mücadelemiz için düğmeye basılıyor. Şimdi bu savaş zilleri, sözde kahramanlıklar ya da yersizce çıkarılmış yangınlar için değil; içimizdeki kahramana ulaşmamız, onu cesaretle ayağa kaldırıp beyaz atına bindirmemiz için çalıyor; onun idealindeki gerçekliğe doğru, dolu dizgin ve korkusuzca sürebilmesi, hakkı olanı alması, her zaman inanıp peşinden gittiği ilahi ışığa nihayet kavuşup, onu gökyüzünden kalbine, oradan da yeryüzüne taşıyabilmesi için çalıyor.
Zili duyuyor musunuz?
Kahramanınız uyanıyor.
‘Bu kez savaştım ve kazandım!’ demek için atına biniyor, sessizce yola koyuluyor.
Size de yalnız, ona inanmak kalıyor.
Sevgiyle ve ışıkla
01.12.2024