Yengeç burcunda bir dolunay ile başladığımız 2023’ü, yine Yengeç’te bir dolunay ile sonlandırıyoruz. Geçmişin semboliği Yengeç burcunun anlamlarında, geride bıraktığımız yıpratıcı yılı düşünüyor, belki yeni yılı karşılayacak heyecanı ve takati bulmakta güçlük çekip kabuğumuza sığınıyoruz.
Hatırlasanıza, yepyeni bir yıla, devşirme ümitlerle merhaba demiş, sonuna pek inanmasak da heyecanlı bir başlangıç yapmış ve çok değil yalnızca 1 ay sonra korkunç bir depremle sarsılıp, çaresizlikle harmanlanan bir yas sürecine girmiştik… Sonrası seçim hengamesi, savaş iklimi ve ekonomik kaos derken, benzer kaygılar içerisinde bir sene daha bitti. Şimdi dünyanın haline şöyle bir bakınca, devşirilecek bir ümit de pek yok gibi.
Duygular çok yoğun, ağır, kimi zaman bunaltıcı. Merkür’ün retro pozisyonu mum gibi içine eriyen düşünceleri körüklerken, Neptün’le keskin karesi geçmişi didik didik eden ve her nedense ipi hep kendi boynuna geçiren zihnimizin aynası oluyor.
Su elementi baskın bu Yengeç dolunayının bizlere getirisi müthiş bir duygusal hesaplaşma. Gidenleri, kalanları, içimizden taşanları düşündükçe gözlerimiz doluyor. Küskünlükler, ayrılıklar, özlemler ve sitemler artık kalbimizden taşıyor. Yıl sonu masaya gelen bu duygusal bilanço hepimize çok ağır geliyor.
Oysa devam ediyoruz işte, öyle ya da böyle, giriyoruz yeni yıla.
Oğlak’taki Güneş, işine gücüne sarılmak, yoluna bakmak, hedeflerini tutturmak istiyor; bu madde dünyasında, böylesi hassas olup duygularda boğulmaktansa, bir amaca -iş, güç, statü, başarı- tutunmanın daha doğru olacağına inanıyor.
“Bak, her şeye rağmen buradayım ve yaşıyorum, olanı biteni tamamen anlamam mümkün değil, bunların neden olduğunu da açıklamam çok zor, bana sadece yaşayıp görmek, yaşam dediğimiz bu deneyimin kalbinden geçmek kalıyor” diyor.
Güneş’i düzenleyen Satürn ve Ay’ı yücelten Jüpiter dolunaya muazzam bir destek veriyor, “herşey çok güzel olacak, inan bana” diyor, “yeter ki büyük resmi görmeyi öğren.”
Hava elementi olmayan bir harita bu, ama zaten hayatın bu tuhaf ve görünürde hakkaniyetten uzak akışını ve insanın bu ‘herşeye rağmen devam eden’ ısrarını salt mantıksal bir zihinle anlamak mümkün değil. Yükselen Akrep’in derinlik algısını ve onu düzenleyen Mars’ın Yay’daki geniş perspektifini berrak bir gözlük gibi takıp bakmak gerekiyor.
Anlamak değil, idrak etmek lazım. Anlamak kafayla, idrak kalple oluyor.
Boş bir iyimserlik vaat etmiyor bu gökyüzü.
“Seni ana rahminden, dev holdinglerin tepesine ve oradan bir mezar taşının altına taşıyan o sonsuz devinimin, o tanrısal özün geniş bilgisiyle baktığında sen de göreceksin” diyor.
Artık kadim kitapların tozlu sayfalarında saklı bir bilgi olmaktan çıkıp, hepimize nail olmuş bir yaşam bilgeliğine dönüşmeli bu sözler:
Bugün bu dünya sahnesinde gördüğün, olmuş ve olmakta olan herşey bir oyun ve tanış olduğun herkesin bir rolü var. İyi kötü, haklı haksız gözlüğünü çıkar, al bir de bu gözlüğü tak, öyle bak. Ne çok ciddiye al olanı biteni ve kahrol. Ne de kopuk ve hissiz bir varoluşa hapsol.
Bu dolunayın seni çağırdığı bilgelik için idrak, denge ve olanı olduğu gibi kabul gerekiyor.
Bugünlerde rüyalar, mesajlar, vizyonlar karşına hayatındaki çeşitli rolleri çıkartıyor. Biraz nostaljik, biraz can yakan, belki kendine acıyan ve karşıyı suçlayan tonlarda, ama geçici hepsi, diğer herşey gibi.
Yine de şu soruyu hatırlamak mühim oluyor:
Ailen, yuvan, güvenlik ve konfor alanların, tutunduğun değerler ve en derin inançların içte ya da dışta erozyona uğradığında nasıl hissediyorsun? Dünyan başına mı yıkılıyor? Yoksa bu meydan okumayı, dünya serüveninde ergin bir birey olmanın zaruri adımları kabul edip, merak ve heyecanla yaşama katılıyor musun?
Bahçendeki kedi yavrusu büyüyüp annesinin kollarından ayrılırken ne kadar oyuncu hayata karşı, sen onun için üzülüp acırken, o dünyayı merakla keşfe çıkıyor. Bazen sen ne yaparsan yap, o özgür keşfini sıcacık bir eve ve düzenli bir mamaya feda etmiyor. Olan biten her şeyin gerçekliği senin gerçeklik algınla sınırlı, bu algı genişlediğinde neler yapabilirsin, düşünebiliyor musun?
Şimdi bu tılsımlı dolunayda, geçmişteki kalp kırıklıklarını şifayla yer değiştirmeye doğru ilerlerken Yengeç’in ifade ettiği o eski hatıraların canlanması, aile köklerinin, geçmişin, üstüne toprak atılmış duyguların bir anda belirivermesi ve elbette tüm bunların bu kez ‘ergin’ bir tavırla değerlendirilip rafa kaldırılması söz konusu.
Kimseyi affetmek zorunda değilsin ve kimseden af dilemek de. Herşey bunun ötesinde bir kendiliğindenlik içinde akıyor. Doğru soru şu: Neye ve kime ait hissediyorsun? Sana gerçekten ne ve kim güven veriyor? Bunu -kim ne derse desin- özgürce seçme cesareti, belki de o ‘erginliğin’ ilk adımı oluyor.
Bunu seçerek gir yeni yıla… Kendini seçerek gir.
Kim olursa olsun ve kim ne derse desin, kalbin, yani o içinde gizli tanrı parçacığı doğru cevabı biliyor. Aslında o senin için bu seçimi çoktan gerçekleştirdi, belki de yalnızca farkına varmanı bekliyor. Rüyalarınla, vizyonlarınla, mesajlarla,
gideceğin yolu sana gösteriyor.
Artık korku ve kırgınlık dolu bir geçmişten kaçmak yerine, hayata doğru, geleceğe ve gerçek arzularına doğru koşmalısın.
Bunun için belki önce kendini yeniden doğurmalısın.
Bir başkasının sorumluluğundaki rollerle, kimliklerle, nedenler ve nasıllarla uğraşmak yerine… başrole oturmalısın belki de.
En baştan, yeniden, kendi hikayeni yazmak üzere.
2023’e, 2024’e, kabul edip geride bıraktığımız bir geçmişe ve başrolüne geçtiğimiz bir geleceğe, sevgiyle ve ışıkla.
26.12.2023