Bu akşam Aslan-Kova aksında bir dolunay yaşayacağız. Uranüs’ün etkin rol aldığı bu dolunayda egomuz, yaşamsal arzularımız ve gerçekte ne düşünüp ne istediğimiz mercek altında olacak.
Aslan arketipi kralsa, Kova arketipi de krala karşı duran devrimcidir. Kral toplumu yönetip kendini yüceltirken, Kova kendini yönetip toplumu yüceltir. Bu birbirine karşıt güç ilişkisinde aslında kral da işini yapar devrimci de. Biri diğerine göre iyi ya da kötü değildir. Birbirlerini beslerler. Yalnızca rolleri farklıdır, gereklidir ve en iyi şekilde icra edilmelidir. Dualite bu yaşama hayat veren döngüdür ve tüm karşıtlar temelde birbirini bütünlemektedir.
Sorun, rollerin hakkı verilmediğinde başlar. Devrimci ruh, özgürdür ama bir yanıyla da dahil olduğu gruba aittir. Zaman içerisinde kimliğini de tanımlayan bu grup içinde ‘dışlanmamak’ ya da ‘grubun içindeki gücünü korumak’ adına farklı renklerini saklayabilir. Kendi arzularını ve isteklerini grubun arzu ve isteklerine feda edebilir. Kral ise, güç sarhoşluğuna kapılıp, kendine verilen yetkileri tehdit gördüğü ‘farklı renkleri’ bastırmak için kullanabilir. Grubun arzu ve isteklerini, kendi arzu ve isteklerine feda eder. Böyle olursa ekosistem şaşar. Denge bozulur. Kral korkuyla kontrolün gölgesine sığınırken, devrimci bir başka korkunun paçasına dolanır: tecrit edilmek.
İşte burada sevginin, gücün ve iradenin katili aynı kişidir: KORKU.
Sağlıklı Aslan sürecinde ego, ilham veren liderler, parlayan yıldızlar, özgüvenli yöneticiler yaratır. Yaratıcılık, oyun ve neşe içinde kendini içinden geldiği biçimde ifade edebilen, sınırlarını düzenleyebilen ve kitleleri peşine düşüren manyetizması güçlü bireyler görürüz. Aslan aslında yönetmez. O kadar kendinden emin ve cesurdur ki, zaten peşine düşersiniz, ister istemez.
Ancak bu denklemin içine korku karıştırdığınızda, tozu dumana katan despotlar, nevrotik narsistler, dediğim dedik sağır ve bencil yönetimler görürsünüz. Oturduğu koltuğun ve tuttuğu iplerin elinden kayıp gitmesine dair duyduğu derin korku, bol dram sosuyla etrafına emir yağdıran tipler yaratır.
Sağlıklı Kova sürecinde ise ego, sıradışı fikirlerini ifade etmekten korkmayan, farklı renkleri yüreklendiren, gerekirse tek başına yürüme cesareti ile ilham olan, yenilikçi düşünce tarzı ile alışılmış olana meydan okuyan bireyler yaratır. Üstelik Kova, tüm bunları herkesi işe dahil ederek yapacak kadar özgüvenli ve kapsayıcıdır.
Ancak bu denklemin içine biraz korku kattığınızda, gerçek düşüncelerini yalnızca kendine saklayan ve bu sebeple içinde büyük huzursuzluk, öfke ve isyan biriktiren ve en sonunda bu birikimi en olmadık şekilde patlatarak ‘marjinal’ hale gelen tipler görürsünüz. Hatta bu tipler olur olmadık her şeye muhalefet ve isyan ederek de yaralı egolarını tatmin etmeye çalışabilirler.
Kral da devrimci de bu noktada aslında aynı kişidir: ikisi de korkudan beslenir ve eninde sonunda kaybeder. Kendini özgürce ifade edebilen insanların olmadığı bir yerde çağıl çağıl akan, yaratıcı ve yüceltici bir yaşamdan söz edilemez.
Bugün dünyaya baktığımızda bu iki tip insanı çoğunlukla görüyoruz. Çünkü dünyayı ‘korku’ yönetiyor. Arada dengeyi kurmuş olanlar bize uzaktan el sallasa da biz onları ‘şimdilik’ pek göremiyoruz. Görebildiklerimizi de anladığımız pek söylenemez. Onları genelde dışlıyor, tecrit ediyoruz:)
İşte Pluto Kova geçişine yaklaştığımız bu dönemde solmuş renklerimizin, içimizdeki kral ve devrimcinin, popüler bir ezberle tukaka dediğimiz egomuzun epey farkına varacağız.
Bu geceki dolunayda Venüs Mars’la, Güneş de Uranüs’le olan sert kontağından henüz kopmuş, üstündeki şoktan sıyrılmaya, bedeninin titremesini durdurmaya, öfkesini dizginlemeye çalışan biri gibi, henüz yeni farkına vardığımız bazı ‘uyanışları’ sindirmeye çalışır bir haldeyiz.
Güneş Satürn’e doğru ilerlerken, artık ‘gerçek rengimizin’ esas mesele olduğunu anlıyoruz. Evimizde, yatağımızda, ülkemizde, esas meselenin gerçek rengini saklamadan yaşayabilmek ve hatta bunu bağırabilmek olduğunu anlıyoruz.
Artık rengimizi saklamanın ya da başka renklerin ardına saklanmanın bir yolu yok: ya kendi gerçekliğimizde yaşayacağız, ya da bu sahtelikler dünyasında kaybolacağız.
Zira egoyu bir kalkan gibi üstüne giyen, gücü bir kırbaç gibi etrafına sallayanlar kadar, ‘aman düzenimiz bozulmasın’ diye susan, tepki vermeyen ve dolayısıyla sınırlarını çizemeyenler de şimdi dolunayı geren bir açıdaki Uranüs’ün kılıcı karşısında, aynı kefedeler.
Uranüs maskeleri düşürecek ve bugüne dek gizlenmiş ne varsa, hem kendimizin hem de ilişkilendiklerimizin gerçek duygu ve arzularını ortaya dökecek olaylar getirecektir. Merkür Pluto’ya doğru ilerlerken önce Neptün’le açı kurarak gerçekliği önce sezmemizi, sonra ona cesurca yürümemizi mümkün kılacak.
Bu süreçte şu soruyu sorup da cevabını içtenlikle verebilenler güçlü çıkacak:
BEN NE İSTİYORUM?
Kova süreçlerini en yoğun şekliyle deneyimlemeye başlayacağımız 2023, özgürleşmenin, sesimizi çıkarmanın, kendimizi ve yaratıcılığımızı en iyi şekilde ifade etmenin yollarını yeniden keşfedeceğimiz bir sene olacak. Kimsenin boyunduruğu altına giremeyiz artık ve girmeyeceğiz de. Sahte kralların olduğu kadar sahte devrimcilerin de tarih sahnesinden silineceğine tanık olacağız. Yönetim sistemlerinde kibir, “ben dedim oldu”culuk ve manipülatif kontrolcülük, bu yeni bilinç düzeyinde artık işe yaramayan yöntemler olarak yavaş yavaş tedavülden kalkacak. Koca koca uluslardan holdinglere, romantik ilişkilerden öğretmen-ebeveyn-çocuk ilişkilerine dek tüm düzlemlerde, hiyerarşiler ve tüm eski yöntemler kabuk değiştirecek.
Hedef, üst akılla bağlantıda kalabilen, düşüncelerini ve sezgilerini özgürce ifade edebilen yaratıcı ve bağımsız bireyler.
Hedef, gökkuşağının tüm renklerini ve özgür iradenin gücünü savunan özgüveni tam liderler.
Bu bağlamda kadının gücünü, yönetim kabiliyetini, tok sesini ve varlığını da gün geçtikçe daha çok hissedeceğiz. Kemikleşmiş ataerkil dayatmacı varoluş, bu değişim rüzgarından payını elbette alacak.
Egonun gölgesinde kırbaçlanan insanın yerini, nihayet korkularından arınarak ayağa kalkan ve egonun binbir renk ışığında parlayarak arınan yeni insan alacak.
Öyleyse yeni insana yürüyelim hep birlikte, tüm gerçek renklerimizle…
Sevgiyle ve ışıkla.
5.2.2023