Bu sabah başlayan ve Yay burcunun 12 derecesinde gerçekleşen bir Güneş Tutulmasından geçiyoruz. 1,5 senedir süren İkizler-Yay hattındaki ay düğümü transitinin bu son tutulması ile 2021’deki tutulma serilerini de noktalamış oluyoruz.
Kısa bir süre önce, 19 Kasım’da Boğa burcunun 27 derecesinde bir Ay Tutulması yaşadık ve etkileri halen devam etmekte. Tutulma döngüleri bize zamanın lineer olmadığını gösteriyor. Nitekim bundan yaklaşık 20 sene önceye gittiğimizde, hemen hemen aynı tarihlerde, hemen hemen aynı derecelerde benzer iki tutulma yaşadığımızı görebiliriz: 20 Kasım 2002’de 27 derece Boğa burcunda bir ay tutulması ve hemen ardından 4 Aralık 2002’de 11 derece Yay burcunda bir güneş tutulması yaşamıştık. Hem bireysel, hem de toplumsal gündemimizde bu dönemde hangi süreçlerin tohumu atılıp, filizlenip büyüdü ise, şimdi bu sürecin meyvelerini toplayacağız. Araştırmacı ve meraklı zihinlere, özellikle Türkiye siyaset dünyasında 2002 yılındaki tutulmalar öncesinde yaşananları ve şu an olmakta olanları karşılaştırmalarını öneririm.
Güneş Tutulması Güney düğüm yönünde gerçekleşiyor. Yani geçmişin, geçmişten getirilen yüklü bilginin, birikimlerin ağırlaştığı tarafta, bir nevi eskinin ve taşımaktan yorulduğumuz hatalarının, yükünün, karmasının bulunduğu tarafta tutuluyoruz. Ve bu bir Güneş Tutulması; Güneş ve Ay’ın bu muazzam yanyanalığı, bize eskinin içinden açacak yeni çiçekleri, yeni oluşumları, yeni olanın doğuşunu müjdeliyor. Elbette bizler de üzerimize yapışmış, belki artık eskimiş ve kokmuş o eski gömleklerimizi çıkarma cesaretini gösterirsek, bu yeni doğumların çok daha ‘kolaylıkla’ gerçekleşeceğini söylüyor.
Tutulma haritasına baktığımızda, sınır aşımında, dolayısıyla gölgelerini daha kuvvetli biçimde ortaya koyma eğiliminde olan Merkür’ü Güneş ve Ay’ın hemen yanında görüyoruz. Merkür Yay’da iken zihin, inanıp doğru kabul ettiklerini fanatik biçimde savunan, detaylı bir analiz ile gerçekleri ortaya koymak yerine varsayımlarda ve genellemelerde bulunan ve yine gerçeklerle yüzleşmek yerine onları şakaya vurarak tadını kaçırmamaya çalışan, bir yandan da hem dağınık hem de yerli yersiz her şeye muhalefet olan bir yapıda olabilir. Pratik çözümler yerine sonu gelmeyen tartışmalar ve haklı olmak/çıkmak peşinde olabilir. Merkür’ün bu pozisyonu şu anki zihin yapımızı hatta iletişim biçimlerimizi yansıtmıyor mu?
Bir yandan da, tutulma yöneticisi Jüpiter’in Mars’la yaklaşan karesi de, sadece söylemlerde değil, eylemlerde de abartıya ve ölçüsüzlüğe kaçarak haddi aşan davranışlar sergilemeye sebep olabilir. Ve tüm bunlar elbette, geçmişte elde edilmiş bir güç ve imtiyaz sebebiyle yaşanan kibrin ve ‘güç zehirlenmesinin’ sebep olduğu şuursuz girişimler olabilir. Hem bireyselde, hem kolektifte…Ve bu yüzden de istemeyiz, istemezler ellerindeki güç gitsin, eski olan bitsin, yeni olan yeşersin… Geçmişte gani gani verilmiş haklar, yetkiler, ezberlenmiş ama çoktan gerçekliği alaşağı edilmiş teoriler, inançlar, söylemler… istemezler ki ellerinden alınsın ve yeniden şekillensinler.
Ancak zaman ve tarih affetmez, bu döngü kimseye hakkını vermeden bitmez. Bu tutulma, geçmişten gelen hak edişlerin, ödenmesi gereken borçların ve çoktandır alınması gereken alacakların, yenilen hakların ve haksız bozgunların, bizlerden de zorla söküp alınmış olanların bir bilançosunu karşımıza getiriyor olacak. Süreç çoktan başladı. Hem ülkemiz hem bireysel hayatlarımız için yepyeni bir döneme giriş niteliğinde yaşadığımız bu tutulma, eğer bizler de eski gömleklerimize tutunma ve düğmelerini sıkı sıkı ilikleyip ardına kalbimizi saklama gafletine düşmezsek, bizim için çok daha hafif ve yapıcı bir geçiş sürecini başlatacaktır. Bu geçiş sürecinde yaşanacak olan, olumsuz, kötü, korkunç gözüken hiçbir olayı, insan gözünün sınırlı penceresinden görüp algılamadığınızdan emin olun. Tüm olanların, eskinin atılması ve yeninin inşası için zorunlu bir sancı, kriz, ölüm ve yeniden doğum süreci olduğunu en geniş bilincinizle idrak ederek sabır ve sükut içinde bekleyin.
Karmanın döngüsü zamanın döngüsüyle hemhal olurken, hesabı bitmemiş, hakkı verilmemiş aşkların da tekrar belirmesi olağan. Tutulmada gizli bir etkisi bulunan ve tutulma anı yükselmekte olan Venüs Pluto ile kavuşuma doğru yaklaşırken, yine sınır aşımında olağandışı olaylara, son derece dönüştürücü karşılaşmalara ve buluşmalara sebebiyet verebilir. Venüs retrosuna doğru ilerlerken, tevafuk niteliğindeki bu olay, karşılaşma ve buluşmalar hız kazanabilir. Tüm aşk ve aşıkların tekamülün hizmetkarı olduklarını akılda tutarak, ne çok anlam yükleyerek ne de içini anlamsızca boşaltarak gelenin geldiği gibi yaşanmasında fayda var. Şiron hem Güney düğüme hem tutulmaya nazik dokunuşlarla değiyor ve bu kez hiç kapanmaz dediğimiz yaralar belki yumuşuyor, alışıyor, uyum sağlayarak karışıyor aşkın doğasına.
Kemikleşmiş, kanunlaşmış ve eski olanın (Satürn) beklenmedik, sıradışı ve yeni olanla (Uranüs) çekişmesi aslında 1,5 senedir içinden geçmekte olduğumuz bu ‘eskiyi atma ve yeniye kucak açma’ sürecinin özeti gibi. Bu sebeptendir ki, sene boyunca 2 kez bu açı tekrar etti ve şimdi bir üçüncüsüne doğru ilerliyoruz. Tutulma anında da bu yaklaşan açı etkin ve üstelik Uranüs de tutulmaya 150’lik açı ile tam da kendi anlamlarında, “beklenmeyeni bekleyin” efekti katıyor. Güney düğüm Yay’da 0 derecede, bizi sonlara, bitişlere, bırakmaya, kaybetmeye, arınmaya ‘zorunda’ kılıyor. Şimdi eski gömlekleri çıkarmaya, yeni gömlekler için biraz durulmaya ihtiyacımız var. Değişim için ‘gönüllü’ olmayı öğrenmeye ihtiyacımız var. Yay’ın iyimser doğasına, adaptasyon yeteneğine, hoşgörüsüne ve o geniş perspektifli vizyonuna şu an, gerçekten ama gerçekten çok ihtiyacımız var.
Hepimize yeni olanın hayrı, parıltısı ve umuduyla gelsin bu tutulma, yeni doğan bir bebek gibi.
Sevgiyle ve ışıkla.
4.12.2021