“Hayatın rüzgarları sert estiğinde duvarlar örmek beyhude. Sen yel değirmenleri inşa et. O rüzgarlardan bir enerji, bir ivme üret.” Kemal Sayar
Yarın saat 15:37’de gökyüzünde beş gezegenin birden İkizler burcunda hizalandığı bir yeniay yaşayacağız. Hayatlarımızda İkizler dönemini resmi olarak başlatacak bu yeniay ile birlikte sıcacık bir yaz mevsimine de merhaba diyeceğiz.
An haritasında yükselende Terazi’yi görüyoruz. Yükselenin tam karşısında yaralayan Şiron ve bölüp ayıran Mars duruyor. Üstelik yükselenin düzenleyicisi Venüs yeniayla partil kavuşumda. Güneş’le dış kavuşumunu tamamlayan Venüs teknik olarak Güneş’in bağrında yanıyor. Bunu babasının himayesi altında ama onun sözünden çıkamayan bir kız çocuğu gibi düşünün. Dolayısıyla Venüs’ün sembolize ettiği her şey, ilişkiler, ortaklıklar, iştah, maddiyat, değerler ve öz değer duygusu… güç kaybediyor, yara alıyor, bozuluyor.
Venüs’ün kısmi asaletindeki yeniayın hemen her noktası ‘ilişkiler’e işaret ediyor. Gel gör ki ayran gönüllü ve aklı bir karış havada kız çocuğumuz, ne istediğini pek bilmiyor. Kafası karışık, seçenekler çok, etraf kalabalık. Kendi değerine odaklanmayı unutmuş, başkalarının ne dediğine bakıyor. Onay ve uyum arıyor.
Hava elementi baskın, toprak elementi eksik bu haritada, ayağımızın altında kaygan bir zemin var. Bir şeylerin yanlış gittiğini hissediyor; kuruntu mu gerçek mi bilemiyoruz. Bir şeyleri mantıkla izah etmeye öyle takmışız ki, önümüzde duran gerçeği göremiyor, hislerimize güvenemiyor, kalbimizin sesini duyamıyoruz. Mars, tek başına haritanın tüm ateşini göğüslüyor, yorgun ve tek bir taşımda patlamaya hazır, derin derin kaynıyor…
Beklenmedik olaylarla tetiklenecek ani patlamalar ve derin kopuşlara hazır bir iklimdeyiz gönül havzasında. İzahı olmayan şeylerin artık mizahı da yok; kalbin bilgeliğinden akan kararların akıl süzgecinden geçip istikrarlı biçimde tatbik edilmesi gerekiyor. Hava elementinin ve elbette her şeyi anlaşılabilir ve olağan kabul eden İkizler ruhunun huyudur içinde olduğu kabın şeklini almak, uyum sağlamak, pis kokuları bertaraf edeceğim derken telafi bataklığına saplanmak. Ancak bu yeniay, sen kendi değerini hala bilemiyorsan, bundan hala böylesine şüphe duyuyorsan, bir karar vermenin sorumluluğunu karşıdakinin insafına bırakıyorsan, sana öyle şeyler göstereceğim ki, kapıyı yüzüne çarpıp duranın paspasına gül bırakmamayı artık öğreneceksin, diyor.
Venüs’ün bu tutsak pozisyonu Satürn karesiyle pekişirken, hayatımızın muhtelif alanlarında muhtemelen kendi değerimizden bihaberiz. “Öyle değil” deseniz de öyle olabilir, dikkatli bakın.
İrademizden şüphelenmek, sürekli kendimizi sorguya çekmek, haklılığımıza rağmen binbir manipülasyonla suçluluk yanılsamasına düşmek, bunların tümü her türden ilişkide olası gözüküyor. İkizler’in yanıltıcı doğası, kelime oyunlarından ileri geliyor ve sözcüklerle oynamayı kesip sustuğu anda, kalp olan biten her şeyi tüm açıklığıyla görüyor. Satürn sesinizi kısıyorsa bilin ki kalbiniz görsün diyedir.
Yeniayın düzenleyicisi Merkür’ün Jüpiter ve Pluto’dan aldığı desteği, sözcükleri eğip bükerek gerçeği bozmak ve bir silah gibi kullanmak yolunda harcayabileceğimiz gibi, gerçek manayı görmeye, kalple ve ruhla dinlemeye, gözümüzün görüp, kulağımızın duyup, kafamızın anladığı her ne ise, ona yüreğimizin sesini de eklemeye kullanabiliriz. Tüm ilişkilerde, bir şeyler ortaya dökülmek için kıvranıp duruyor ve adeta bir evreka anını bekliyorken, belki bunun ilk tohumlarını şimdi biz atacağız. Belki o zaman bize oynanan ve bizim oynadığımız akıl oyunları son bulur; kalp yalan dolana geçit vermez ve gerçek değerimizin hakkını yaşamaya ve yaşatmaya başlarız. Can Yücel’in o değerli mısrasındaki gibi: ‘Ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi.’
İlişkilerde hasıraltı edilen her ne varsa, susulan, konuşulmayan, sessizliğin ya da tam aksi bir kakafoninin ardına saklanan, tüm bunların dile geldiği bu anda, eğer korkusuzca ve hakikatle bu sohbete katılırsak, tüm bunların yürünmesi gereken o ışıklı yola bizi sevkedeceği aşikar. Yeniay, ay düğümlerine gülümsüyor.
Haziran tüm sıcaklığı, zorluğu, mücadelesi, engelleri ve tıkanmışlıklarıyla geliyor; yaz rüzgarları, olanca sertliğiyle bizi köklerimizden sökmeye çalışıyor. Bizler, İkizler’in doğasıyla hizalı, meraklı, hür ve esnek, bir kavak ağacının zarafetinde usulca dans ediyoruz. Kendimizi, değerimizi, prensiplerimizi arka plana atmadan, rüzgarla hiç yarışmadan, köklerimizdeki gücü koruyarak merkezimizde kalıyoruz, ahenkle.
Belki bir kavak ağacı gibi esnek bir kıvraklıkla, belki bir yel değirmeni gibi öğütücü bir güçle duruyoruz hayatın sert rüzgarlarında. Bilgiyi, tüm bu kakafoninin ardındaki gerçek bilgiyi duymayı henüz öğrenmiş kulaklarımızla.
Yeniayın üzerinde parlayan Rigel sabit yıldızı, ‘bilgi getiren’ demek. Belki yazarın dediği gibi, yel değirmenleri inşa ediyoruz, rüzgarlarla dans ederken bir yandan da rüzgarın bilgisini öğütüyoruz, bu danstan bir şeyler öğreniyor, bir değer üretiyor, bir kazanım elde ediyoruz.
Hayatın değirmeninden geçip öğütülmüş her deneyimin bir kazanım olduğunu ve belki de hayatın tam da bundan ibaret olduğunu idrak ediyoruz.
Bu yeniay, gerçeğin, gerçek değerlerin ve gerçek değerinin sesini duymaya teşne tüm kulakların pasını alsın. Rüzgar kulağınıza ne fısıldarsa…
Sevgiyle ve ışıkla💙
05.02.2024