

“Güzel yalanların yardımı olmaz ama acı gerçekler birer ilaç olabilir.”
A. İzzetbegoviç
Yılın son dolunayı, gecenin derin karanlığını yırtarak doğuyor. Ayın normalden çok daha büyük ve parlak gözükeceği bu ‘soğuk ay’, bir tutulma kadar vurucu etkilerle gerçekleşiyor.
Ay düğümlerini içine alarak göklerde ‘Grand Cross’ yani ‘Büyük Kare’ formunu oluşturacak olan bu efsunlu dolunay, kaçmak istesek de dört duvarına çarpacağımız, geri dönüşü olmayan kadersel farkındalıklara kapı açıyor.
Bu dolunay ile, hayatlarımızda keskin bir ‘gerçekler ve yalanlar’ ayrımına gidebiliriz. Koca bir yılı geride bırakırken, bazı kişi ve koşulları da geride bırakmamız, güçlü bir idrak ile, yeniye alan açan görkemli bir kapanış yapmamız söz konusu olabilir.
An haritasında Terazi burcu yükselirken, romantik ilişkilerimiz, ortaklıklarımız ve ben-biz dengesini araştırdığımız her türden ilişkide, ardına saklandığımız bahaneler, zihnimizin kuytu köşelerinde telafi edip durduğumuz hatalar, rasyonalize ettiğimiz hisler… yani hakikatin önüne barikat kurmuş ne varsa, dolunayın ışığında parlıyor şimdi.
Yükselen yöneticisi Venüs, Yay’ın ilk derecelerinde, kendi hudutlarını aşmak, aşkın uçucu kimyasını anımsamak, keşfedilmemiş kıtalara yelken açmak, özgürlüğe kement atmak istiyor.
Ancak tüm bunlar için öncelikle, arınmamız, zihnimizi esir almış yalanlardan kurtularak gerçeğin toprağına varmamız gerekiyor.
Kafamızda o kadar çok ses, o kadar çok konuşma dönüyor ki, insanı sağır eden bu kakafoninin ardında silik bir yankı gibi bize ulaşan iç sesimizi işitemiyor; en derin arzularımızı, en temel ihtiyaçlarımızı ve ne denli acıtırsa acıtsın gerçeği tutkuyla bilmek isteyen kalbimizin çığlıklarını duyamıyoruz.
Egonun boş lakırdıları ve gelip geçici avuntuları, ‘aslında beni seviyor’lar, bahaneler, özürler, telafi mekanizmaları, hepsini, hepsini anlamsız kılacak denli özgürleştirici bir gerçek, şimdi orada duruyor ve nihayet onu sahiplenmemizi bekliyor.
Merkür ile Şiron’un diyaloğu elbette rastlantı değil, ‘aslında ben bunu en başından beri biliyordum’lara kapı aralamakta şimdi.
“Bütün canlılar acı çeker, fakat insan ızdıraba fikir giydirir.” A. İzzetbegoviç
Acı çeken mahluklarız. Acımızın kaynağı gerçekler değil; gerçeği inkar etmek. Oysa gerçeği yok saymak, gerçeği yok etmiyor. Yaranın üstünü örtmek, acıyı dindirmiyor.
Şimdi bu büyük karenin bizi davet ettiği alanda, ‘gerçeği derin bilme’ hali keşfedilmeyi bekliyor. Ancak bu hal, salt zihinle ya da sezgiyle varılacak bir yer değil; tam da ‘en başından beri biliyordum’ dediğimiz türden öz, içre, derin bir biliş hali bu.
Merkür’ün Uranüs karşıtlığı ile zihnimizde çakan şimşekler, Jüpiter ve Satürn desteğiyle bizi o hale çabasızca taşımakta. Öyleyse bilincin kör kayalıklarına tutunup elimizi boş yere kanatmak yerine, hemen kapılmalı bu nehre! Hemen, şimdi, hadi!
“Veritas vos liberabit.” Gerçek seni özgür kılar.
Gerçek, ızdırabımıza anlam biçmek değil, aksine onu derinden anlamak, ona şefkatle kucak açmak ve onu olduğu gibi kabul etmek demek; işte bu büyük karenin bir ucunda duran Kuzey Düğüm Balık ve haftalardır konuştuğumuz o büyük su üçgeni, tam da böyle bir bilgeliğe alan açıyor şimdi… Şimdi, derimizin en derininde dahi yankılanan o sese kulak verme vakti… Yanağımızı çevirmeden, kulağımızı tıkamadan, belki gözyaşları içinde, belki titreyerek. İşte budur bilgelik; bu dünyada nereye gidersen git, yaşam denen bu tek nefeslik yolculuğun sonunda bile, gerçeğin her ne ise, onu kalbine alana dek, tekrar tekrar ve yeniden tam da ona doğacaksın.
Anla. Kabul et. Ve yola devam et.
Sevgiyle ve ışıkla❤️🩹
5.12.2025