“Ve bir tomurcukta sımsıkı kalma riskinin, çiçek açma riskinden daha fazla acı verdiği gün geldi.” Anais Nin
2022’nin son tutulmasına saatler kaldı. Uranüs dokulu bu ay tutulması, Akrep-Boğa aksında yaşadıklarımızın nihai tokadı gibi sarsarak uyandıran etkiler barındırıyor. Adeta yerin ayağımızın altından kaydığını, güvenlik alanlarımızın dağıldığını hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Akrep’teki gezegen yığını, içimizdeki şüpheyi, kaygıyı, kriz ve dönüşüm sancısını tetiklerken, Boğa’daki Ay, Uranüs’ün salladığı toprağın üzerinde tutunacak bir yer arıyor. Lakin tutunamıyoruz, sarsılıyoruz, içimiz sıkışıyor. Korkuyoruz ama kaçamıyoruz.
Tutulma yöneticisi Venüs, yani kalbimiz, bir yandan olan biten herşeyi kontrol etmek istediği bir yerde, kendi yetersizlik ve değersizlik duygusuyla yüzleşirken, bir yandan da ipleri koparıp kaçmak ve özgürleşmek istiyor. Ama çok yakında Neptün’ün akışkan dünyasıyla hemhal olup, herşeye ne kadar dar bir çerçeveden baktığını, nasıl yok yere kıvrandığını görecek. Ah şu kontrolü bir bıraksak.. Şu kendini dünyanın hakimi sanma ezberinden ama bir yandan da kendi gücünü ölesiye yadsıyan körlükten bir vazgeçsek…
Neden oluyor bunlar, neden?
Niye bana, niye bize, neden burada, neden?
Çünkü dönüşümün tohumu toprakta uyuyor. ‘Bu’ topraklarda uyuyor.
Sende, bizde, burada.
Boğa-Akrep döngüsü ayağımızın altındaki toprağı sarsmak üzere programlandı. Baksanıza, toprağın üzerinde uyuyakalanlara altını gösteriyor; altını deşmekten üstündeki çiçeklere körleşenlere kıymet bildiriyor.
Bir tohum var içimizde uyuyor. Daracık, güvenli bir alanda, tortop olmuş kendini kapatarak uyumakta tohum. Onu hissediyoruz, varlığını seziyoruz, onu bir anne gibi sarmak, korumak, tüm dış etkenlerden uzak tutmak istiyoruz. Hayatımız stabil gitsin, hiçbir şey değişmesin, konfor alanımızdan çıkmayalım. Tohum hiç çatlamasın, tomurcuğa dönmesin, potansiyeline yetişmesin. Risk almayalım. Büyümeyelim.
Ama sistem bunu kabul etmiyor. Sistem, tüm potansiyelleri uyandırmak istiyor! Sistem, yaşamı destekliyor, yaşatmayı, yaşamın tüm ihtişamını istiyor, insan dediğimiz o en küçük hücresinde bile!
Tüm tohumlar artık çatlayacak ve potansiyeline ulaşacak. Ayağımızdaki toprak bunun için sallanıyor. Rahim bunun için sancı içinde. Çığlık da atsanız, yumruk da savursanız bu tohum fışkıracak. Tomurcuk olacak, çiçek açacak ve siz gerçek potansiyelinizle tanış olacaksınız. Dünyanın öbür ucuna da gitseniz, yorganın altına da saklansanız, o evden hiç çıkmasanız dahi, bundan kaçamayacaksınız.
Öyleyse gelin bu gece, içimizde uyuyan bu tohumu, bu ilahi gücü, ölmez özü, bu korkutucu potansiyeli hatırlayalım.
Bu tutulmaların, göksel zorlukların, zorlayıcı koşulların, aslında kim olduğumuzu ve kime dönüşmek için bu sancılardan geçtiğimizi, sözde görünenin ardında özde olanın ne olduğunu idrak etmemiz için olduğunu, yüreğimizin en samimi derininden kabule geçelim.
Bu gece, yüksek bilincimize, bizden çok daha bilge, herşeyi bilen ve gören o ruh parçacığımıza seslenelim:
Olmuş, olmakta ve olacak olan her şey, içimdeki bu güçlü tohumun büyümesine ve nihayet patlayıp özünü gerçekleştirmesi için oluyor.
Tüm bu yüce varoluş içinde, aslında hiçbir şey ifade etmeyen yerel ve geçici dertlerimle fazlasıyla meşgulüm gibi gözüksem de, biricik varlığımın ve hayat amacımın bundan çok daha büyük olduğunu çok iyi biliyorum.
Hayatıma giren her kişinin, iyi ya da kötünün çok ötesinde birer öğretmen olduğunu o yargısız alandan sezdiğim için kimseye küskün değilim ve aynı zamanda kimseye bir borcum bulunmuyor.
Sevginin kıymetini biliyorum. Sevginin, bu dünya planında öyle ya da böyle bir şekilde elde edilebilecek tüm değerlerin en üstünde, hakikatiyle eşsiz tek şey olduğunu… ve bu nedenle onu bulduğumda ona gereken değeri vermeyi seçiyorum.
Sevgiyi hak ediyorum.
İçimdeki sevgiye, güvene, korumaya ve ölmez öze inanıyorum.
Kendi gücüme ve içimde tanrının bir parçası gibi taşıdığım bu ilahi tohumun gücüne inanıyorum.
Öyleyse önünden çekileyim de patlasın tohum ve yayılsın ışığı tüm evrene!
Yargısızca ve sonsuz sevgiyle.
8.11.2022