“Boğulduğunu sandığın sular, sana yüzmeyi öğretiyor.”
Sabaha karşı Balık burcunun 25 derecesinde bir ay tutulması gerçekleşiyor. Aynı zamanda bir dolunay olduğu için ayan beyan açığa çıkma ve tamamlanma temalarını barındıran bu tutulma, 2025 ve 2026’da Başak-Balık aksında seyredecek ay düğümü transitinin ilk tutulması olarak, bu aksa dair ana öğretinin ipuçlarını ortaya seriyor.
Kuzey düğüm tarafında bir tutulma olması nedeniyle, sizi, doğum haritalarınızda saklı ana varoluş sebebinize yönlendirecek gelişmelerin, yaşamınızda yeniden dağıtılacak kartların ve yepyeni bir düzenin fitilini yakıyor. Bu tutulma ile birlikte hayatınızda bir anda ana gündem maddesi olarak beliren, büyük bir farkındalığa ve değişime vesile olan, fakat yine de kontrolünüz dışında geliştiğini hissettiğiniz olaylarla karşılaşabilirsiniz.
Tam olarak ne istediğinizi ve ne yöne gideceğinizi kestiremediğiniz, ancak kaçınılmaz olarak değiştiğini fark ettiğiniz yaşam alanlarında tam bir netliğe kavuşmanız, hele bir sonlanma arefesinde iseniz, defteri kapatmanız 1 seneyi bulabilir.
Tutulmada, Başak’taki Güneş ve Balık’taki Neptün kavuşumlu Ay, haritanın 1-7 aksında, yani ‘ben ve biz’ hattında karşı karşıya geliyor. Yükselende yine Başak burcunu ve dispozitörü Merkür’ü görüyoruz. Merkür, 7. eve yapışmış Balık’taki Satürn ile karşıtlık içerisinde. Çifte vurgu içeren bu göstergelerle söyleyebiliriz ki, bu tutulma bizi, özellikle ilişkilerimizde, hayal peşinde koşmaktan, gerçeklerden kaçmaktan, sahte olana sığınmaktan vazgeçip gerçeğe uyanmaya davet ediyor.
Henüz uzaklaşmış Venüs Şiron karesi, yaranızın kökünün derinde ancak kendisinin çok taze olduğunu söylüyor. İrade, güç ve öz otoritesine sarılıp tek başına yola çıkmaktan, güvenli karadan uzaklaşıp derin sulara açılmaktan ve açılacağı sularda boğulmaktan delicesine korkan yanınız, eskiye, bilindik ve alışıldık olana tutunmak istiyor.
Yalnızca bir kez olsun çizgi çekmeye ve sınır koymaya kalktığınızda, karşıdan gelen manipülasyonlar, kendini kurban sizi zalim kılıyor; artık küf kokmuş o sahte konfor alanlarını hatırlatıp sizi geri çağırıyor, tehdit ediyor, acındırıyor, kandırıyor ve sonunda sizi uyuşturup dudaklarınızı aşamamış o son gerçek cümleyi de unutturuyor…
‘Zalim’ ile ‘kurban’ bu şekilde birbirinin içine geçtiğinde, gerçekler de, mantık da, irade de ortadan kalkıyor. Özgürlük vaatleriyle kandırılarak tuzağa düşürülmüş ancak ‘kendiliğinden kuyuya düşüvermiş’ illüzyonu yaratılan bir tutsak gibi, kendinize mi karşınızdakine mi acıyacağınızı şaşırmış bir halde, okyanusun ortasında halen bir başınıza, ama bu kez eliniz kolunuz bir ipe bağlı boğulmakta olduğunuzu fark ediyorsunuz. Büyük bir çaresizlik, kayboluş ve boğulma hissi ile baş başa kalıyor, ne savaşacak takat, ne karşı koyacak güç, ne yüzeye çıkacak oksijen bulamıyorsunuz. Oysa, “sırf okyanusu seviyorsunuz diye içinde boğulmak zorunda olmadığınızı” gözden kaçırıyorsunuz.
İşte şimdi bu tutulma, bu tutsaklık kabusunun derinliği ile doğru orantıda, şiddetli olaylar eşliğinde bizi uyandırıyor. Aklı, mantığı ve doğru-yanlış, fayda-zarar ayrımını sağlıklı biçimde kurgulatacak bir aritmetiği devreye sokarak, tutsaklığımıza son vermeye adım atıyoruz. Tutulmanın modern yöneticisi Jüpiter, zararlı konumundan tutulma hattına gerilimli bir açı yapıyor. Çarpık inançlarımız ve hatta kendimize inanmayışımız işimizi zorlaştırıyor. Jüpiter’in yansımasında ise, Yengeç burcunda kaçak savaşarak zehirleyen toksik bir Mars görüyoruz; ay düğümleriyle partil kare yaparak, henüz attığımız o ilk adımda savaşma gücümüzün, irademizin ve dolayısıyla ümidimizin kırılmasına yol açacak gelişmelerin olabileceğine işaret ediyor.
Aklı mantığı elden bırakmamak fakat her şey plansızca altüst olduğunda da, kurban bilincine düşmemek gerekiyor. Ama nasıl? Zihnimizi ve kalbimizi nasıl hizalayacağız bu panik anlarında?
Tutulma haritasında Güneş, Pluto ve Uranüs arasında büyük toprak üçgeni göze çarpıyor. Bu yoğun toprak enerjisi akılcı bir plan, strateji ve maddi farkındalık ile sağlamcılığın ön plana çıktığını gösteriyor. Bu harika. Ancak Ay&Neptün kavuşumu bu üçgeni bir uçurtmaya çevirerek bu ağır ve temkinli varoluşa şunu hatırlatıyor: ‘sisteme güven!’ Su elementi Balık burcunun kozmik planda su gibi kendiliğinden akan o ilahi oluşa daveti, tüm hesap kitapların sonrasında sistemdeki büyük yazılıma güvenmeyi salık veriyor.
Böylelikle, şu an hangi yolun ve yolculuğun içerisinde iseniz, siz her şeyi en ince ayrıntısına kadar mükemmel bir biçimde planlamış olsanız dahi, yol üzerinde, o ümidinizi kıran, iradenizi ezen, sizi küçük ve kurban hissettiren anlara, durumlara, insanlara rast geldiğinizde, sırtınızı bu ilahi güce rahatça yaslayabileceğinizi, kendinizi bu kozmik okyanusun sularına güvenle bırakabileceğinizi ve onun er ya da geç, sizi varmanız gereken yere mutlaka taşıyacağına inanmanızı istiyor.
Bazen bu can acıtıcı, zorlayıcı, köşeye sıkıştırıcı anların da, bu büyülü akışı size öğretmek ve böylelikle hep tırmanarak/tırmalayarak değil, çoğu zaman yalnızca ‘olarak’ bile varış noktasına ulaşabileceğinizi görebilmeniz için yaşandığını size anlatmaya çalışıyor.
Şimdi bu tutulma ile kabaran bu dalga, sizi en çok ne ile korkuttuysa, hani olur da ona kapılırsanız, en çok neyi tutamamaktan korkup sıkışıyorsanız, önce bunu fark edin. Neyi oldum sanıp olamadıysanız, bu beklenmedik dalganın karşısında, neyi tutamıyorsanız, bu kez onu bırakmayı deneyin. Avuçlarınızı rahatlatın ve kollarınızı açın yaşama, yaşamın suyuna karışın. Yaşamın olmasına, akmasına, kendi mucizesini yaratmasına alan açın. İçinde çırpındığınız su öğretsin size su gibi aziz olmayı, aslında bocalamaya hiç gerek olmadığını ve gideceğiniz o yer her neresi ise, oraya yumuşakça konmayı… Venüs Spica’nın ışığıyla parlarken, kimbilir belki bu sefer en hakiki limanlara…
Sevgiyle ve ışıkla🧡
18.09.2024