9 Şubat Pazar sabahı 20 derece Kova burcundaki Güneş ile Aslan burcunda Ay karşıtlığında gerçekleşecek bir Kova dolunayı yaşayacağız. Kova ve Aslan karşıt ve sabit burçlardır, egonun farklı yorumlamalarını sembolize ederler. Aslan burcundaki Güneş, ego ve yaratıcılığın çırılçıplak sahneye çıkarılması demektir; bu da güneşin tüm anlamlarını içerir; çünkü güneşin esas derdi parlamak ve aydınlatmaktır. Güneş parlamak için kimsenin fikrini sormaz, o her sabah oradadır. Ama Güneş tüm ihtişamıyla gökyüzü sahnesine çıkıp ortalığı aydınlattığında (ya da kasıp kavurduğunda:))), artık yıldızları, gezegenleri ve koskoca gök kubbenin diğer varlıklarını göremez oluruz. İşte Kova burcundaki Güneş, egoyu daha dışsal bir mekanizmayla çalıştırarak o parlaklığı gizler: çünkü esas derdi bize kendini değil, yıldızları göstermektir.
Kova Dolunayı haritasında Güneş kitleleri, gelecekle ilgili güzel umutları, icatları, ilerlemeyi ve bütünün hizmetine sunulan egoyu sembolize eden 11. evde parlıyor. Karşısında, Aslan burcunda, kibirli ve özgüveni yüksek ateşli Ay, Güneş’in diyarından yani eğlencenin, sanatın, çocukların ve aşkın evi olan 5. evden göz kırpıyor. Kova Dolunayı’nın çalıştırdığı bu karşıtlık enerjisi, kendi içerisinde çok büyük bir potansiyeli barındırıyor. Haritaya, harekete geçirici ateş elementi ve bayrağı taşımaya gönüllü öncü nitelikler hakim. Haritanın yükseleni Koç burcunda (ateş), yükselen yöneticisi Mars Yay burcunda (ateş) ve Aslan’daki ayla (yine ateş) büyük ateş üçgeni yapıyorlar: Uzun zamandır hazırlığını yaptığımız, belki güvensizlikten belki tembellikten ötürü hayata geçiremediğimiz, sahneye koyamadığımız yaratımlarımızı gün ışığına çıkarmanın vakti geldi. Ama sorumluluk alarak, ama hazırlıkları içimize sindirerek, ama kaçamak oynamadan ve kendimizi kandırmadan, tastamam olarak.
Haritada Yükselen-Alçalan aksları ile Güneş-Ay arasındaki Mistik Dörtgen açı, mistik bir gerçekliği gayet açık bir şekilde bize sunuyor: Kova ve Aslan’ın dualitesindeki o ego kavramını, tek bir bütüncül, iyicil ego anlayışında birleştirelim. Sahneye çıkmaktan korkmayalım. Üretmekten, ‘ben’ demekten, ‘ben buradayım ve varım’ demekten uzak durmayalım. Ama sahneye çıkışımız yalnızca kendimiz için olmasın. Gücümüzü, değerlerimizi, yaratıcılığımızı, şefkatimizi, aşkımızı, kalbimizi bütüne açalım. Bırakalım, kalbimiz herkesi, tüm oluşu, tüm yaraları sarsın. Çin’deki salgını da, Elazığ’daki depremi de, Van’daki çığı da, bahçedeki aç kediyi de, dünyadaki sayısız çığlığı da derimizin altında hissedelim ve harekete geçelim. Ne yapabiliyorsak… Kişisel yeteneklerimiz, sevgimiz, derinliğimiz, karmamız ve dharmamız neye izin veriyorsa, fark edelim ve artık bu gücü ‘bütünün iyiliği’ için harekete geçirelim. Ben astrolojiyle, yogayla ya da ufacık bir gündelik sohbetle insanları daha iyiye ve birliğe inandırmaya çalışıyorum. Bunların hiçbiri aslında benim için değil. Ama aslında tam da benim için:) Hepimiz bir şeyler yapabiliriz; hepimiz olduğumuz yerde ışıldayabiliriz, hem de yıldızları ve gezegenleri ve başkalarını geride bırakmadan.
Haritanın 12. ev yoğunluğu ve burada Balık’taki Merkür kişisel alanlarımıza tezahür eden, karanlıkta kalmış karmik bir tortuyu kolektif bilinç adına harekete geçiriyor. Bu bir farkındalık tetiklemesi. Dünyada olup biten her şey için uzaktan şikayet etmeyi bırakıp, bu gidişattaki sorumluluğumuzun bilincine vararak, bir adım sonrasına geçmemiz için enerjiler uyanıyor: ayağa kalkmak ve bu kez kendimiz için değil, hepimiz için yürümek, yolun kendimize çıktığını bilerek.
Sevgiyle ve ışıkla.