“Sevilme arzusu son yanılsamadır. Vazgeç, özgür olacaksın.” Margaret Atwood
Bu akşam Terazi burcunun 10 derecesinde, 2023’ten beri deneyimlemekte olduğumuz Koç-Terazi aksı tutulmalarının beşincisi ve Terazi’de yaşayacağımız tutulmaların sonuncusu niteliğinde güçlü bir Güneş Tutulması gerçekleşiyor.
Bu tutulma, her ne kadar bir Güneş Tutulması yani bir ‘yeniay’ da olsa, Güney düğüm tarafında gerçekleştiği için kadersel bitişler, sonlanmalar, kontrol dışı gelişerek bizleri aşağı çeken olay, durum ve koşullar neticesinde bir şeylere son vermek, bir şeyleri salıvermek, terk etmek ve bununla birlikte yeni ihtimallere kapı aralamak şeklinde tezahür ediyor.
Bu terk ediş, bırakış, salıveriş ve vazgeçiş sürecinin ana odağı, evlilik, ortaklık ve partnerlik şeklinde deneyimlenen ikili ilişkiler olacak gibi görünüyor.
Terazi burcu, ikili ilişkileri ve her türden ilişkide denge kurmayı, bir araya getirmeyi, uzlaşmayı, anlaşmayı, barışı ve nezaketi temsil eden bir burç. Ancak bu arayışın içerisinde dengeyi yitirip uçlara savrulduğumuzda, kendimizi, başkalarına fazlaca ödün verirken, kendimizi sevdirmeye, beğendirmeye, kabul ettirmeye çalışırken ve bu çaba içerisinde otantik benliğimiz ile gerçek arzularımızdan peyderpey vazgeçerken bulabiliyoruz. İlişkide dengeyi her kim bozuyorsa, ilişkinin enkazı altında çoğunlukla onun kaldığını da tatsız deneyimlerle öğreniyoruz.
Terazi burcunda bir tutulma olmasının yanısıra, ‘boşanma ve ayrılık’ ile ilişkilendirilen Vindemiatrix sabit yıldızı ile kavuşumda olması, üstüne üstlük Terazi burcundaki Lilith’in tutulmaya aynı derecede kavuşumla eşlik ediyor olması; ana gündemin ilişkiler olduğunun altını çizen temel göstergeler. Tutulmanın yükselen yöneticisi Merkür’ün ve Juno’nun da bu stelyuma eşlik ediyor oluşu, ilişkiler arenasında artık miadı dolmuş, sona gelmiş, akdi bitmiş kontratların yırtıp atılmasının kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor. Lilith sanıldığının aksine yalnızca ‘üçüncü kişilere’, bir ‘öteki’nin varlığına işaret etmiyor. Lilith, en gizli, en kuytuda kalmış yanlarımızı, yüzleşebilirsek en güçlü kasımız haline gelebilecek zaaflarımızı, ezcümle asıl kendi içimizde aramamız gereken bir ‘öteki’ni işaret ediyor.
Lilith Terazi yerleşiminde kişi, kendini sevdirmek istiyor. Bu sevilme arzusu, o kadar güçlü bir itki olarak tezahür ediyor ki, bir ur gibi tüm varlığını ele geçirerek, kişinin yalnızca bu uru doyurmak üzere hareket etmesine, bu uğurda gerekirse değerlerinden taviz vermesine, kendi kural, prensip ve isteklerini çiğnemesine, esas varoluş amacını ve hayallerini inkar etmesine, yüreğini, ateşini ve nihayetinde omurgasını yitirmesine sebep oluyor. Kişinin bilinçsiz motivasyonunun, yalnız kalmamak, ‘ilişkisiz’ olmamak, terk edilmemek, bir başına mahrum kalmamak olduğu bu yerleşimde, tüm bunların temelinde yatan bir özdeğer / özsevgi eksikliği ile bunların telafisini bir başkasından gelecek onaya, kabule ve sevgiye bağlayarak kendi biricik ışığını yok saymak yer alıyor.
Bu tutulmada Lilith, bir gezegen olmamasına rağmen, oldukça büyük bir vurguya sahip ve istiyor ki, olanlardan ötürü, bir başkasını ya da düpedüz kaderi suçlamadan evvel dönüp kendi içimizdeki bu karanlığa bir bakalım. “Sevilmeye olan bu derin ihtiyaçlılık halim çok doğal, çok insani, ancak bu hal, tüm organizmayı ele geçiren ve bu sayede ona komuta eden, onu köleleştiren, ona kendi iradi gücünü unutturan bir ur haline gelmişse, acaba ilişkilerim esasen bu nedenle mi parçalanıyor?” Ve evet, Lilith’in o pek bilindik anlamı ile ‘bir üçüncü kişinin’ varlığının bir anda belirmesi ve ilişkileri tehdit etmesi de bu kozmik plana göre oldukça muhtemel gözüküyor. Ancak bu bir sebep mi, yoksa sonuç mu, bunu çok iyi analiz etmek gerekiyor.
Terazi burcu, taraflar arası diplomasi, müzakere ve mutabakatı esas alan adalet ve ticaret mekanizmalarını da simgeliyor. Dolayısıyla dünya gündeminde iyice alevlenen savaşlardan ticari hukuksuzluklara, toplumdaki adaletsizliklerden ilişkilerdeki yozlaşmalara değin, son 1 senedir deneyimlediğimiz Güney Düğüm Terazi geçişinin bu kavramlardaki gölge yönleri ne denli kuvvetli tezahür ettirdiğini fark edebilirsiniz. Bu tutulma da yalnızca bireysel ilişkilerimize değil, ticari – hukuki süreçlerimize ve dışımızdaki savaşların yalnızca bir yansıması olduğu o derin içsel savaşlarımıza dair kıymetli farkındalıklar yaşayacağımız, birtakım bedeller ya da hak edişler eşliğinde yeni kararlar alacağımız ve rotayı yeniden kurgulayacağımız son derece kadersel bir zaman dilimine işaret ediyor.
Tutulmanın dispozitörü Venüs Akrep burcunda hem zararda hem yanan yolda. Venüs, Mars ve Satürn ile büyük su üçgeninde buluşuyorsa da, buradan çok iyicil etkiler çıkarmak gerçekçi durmuyor. Çünkü Satürn Balık’ta iradesiz, Mars Yengeç’te düşüşte; bu büyük su üçgeni, bana şunu işaret ediyor: ilişkilerde irademizle yönetemediğimiz bir kaçak güreş hali, kurban ve suçlama psikolojisi, gerçeklerden kaçma potansiyeli ve bunun sonuçlarının da hızla tezahür ettiği kontrol dışı olaylar silsilesi. Su elementi karmik etkilerle doğrudan bağlantılıdır, dolayısıyla burada hiç lafı dolandırmadan söylemek istiyorum: Enerjinizi, ‘ha bugün ha yarın’ diyerek, çoktan bitmiş olanı yok yere uzatmaya, sündürmeye, sürüncemede bırakmaya boşuna harcamayın. Bitirin. Bırakın.
Terazi ve Balık birbirine yansır, ikisi de almaktan çok vermekten beslenir; ancak problem, tüm bu iyi niyetli vermelerin doz aşımıyla ilişkileri zehirleyip paralize etmesidir. Her iki burçta art arda yaşadığımız bu tutulmalar, öz benliğimizde bir ur gibi büyüyen, her türlü ilişkide adaletsizliği kendi ellerimizle yaratmamıza fakat bundan hep bir başkasını sorumlu tutmamıza sebep olan o doz ve sınır aşımının farkına varmamızı istiyor.
Bu tutulma, özünde sevgi bile olsa bizi oyalayan yanılgılarımıza artık bir son vermemizin vakti olduğunu söylüyor. Bu tutulma, avcumuzda sıktığımız, canımızı yakan, avcumuzu kanatan cam kırıklarını artık bırakmamızı istiyor.
Öyleyse, bırakın gitsin.
Sevgiyle ve ışıkla♥️
02.10.2024