“Yaşamda yapacak hiçbir şey kalmadığını hissettiğimizde, asıl yapmamız gereken görünür olur. Nereye gideceğimizi artık bilmediğimizde, gerçek yolculuk başlar.” Wendell Berry
21 Temmuz Pazar günü Oğlak burcunun 29 derecesinde bir dolunay yaşayacağız. Bu dolunay, son bir ayda yaşadığımız aynı burçta gerçekleşen ikinci dolunay olması bakımından önem taşıyor. Dolunay, bir anda sona eren ya da bizim sonuna geldiğimiz bir yol gibi, geçmiş ve gelecek arasında, ne yöne döneceğimize artık karar vermemiz gereken önemli bir yol ayrımı niteliğinde gerçekleşiyor.
1 ay önceki o ilk Oğlak dolunayı 1 derecedeydi. Bu nedenle, bir yandan da yeniay enerjisinde çalışmış, ev, ülke, aile, yuva ve duygular arenasında, ait hissettiğimiz ve bağ kurduğumuz her ne varsa, ona yeniden dikkatlice bakmamızı gerektiren yeni gündemlerle karşımıza çıkmıştı.
Öte yandan iş ve kariyer planlarımız ile büyümek, olgunlaşmak, birey olmak ve geleceğe dair gerçekçi hedeflerle yol almak noktasında bizleri yeni farkındalıklara uyandıran durumlar yaşatmıştı.
Yengeç-Oğlak aksının uçsuz bucaksız hayallerle acımasız gerçekleri çarpıştırıp insanı bir uçtan bir uca savuran öğretilerini en derin damarlarımıza dek hissettiğimiz bu 1 aylık süreçte, yeni bir ev inşa etmenin sorumluluğu ile o evin soğuk yalnızlığına bir müddet katlanmanın zorunluluğu eşlikçiydi.
Şimdi 29 derece Oğlak’taki bu son dolunay ile bu gündemlerin üzerimizde yarattığı gerilimi son bir krizle boşaltacak, nihai bir karara varacak, eski bir kapıyı kapatıp, üzerine kilit vuracağız.
Başkent Ankara’ya göre çıkarılan haritada 29 derece Terazi burcunun yükseldiğini görüyoruz. Üstelik dolunay da 29 derecede…
29 derece Plutoniktir, yani “krizler eşliğinde yıkım” enerjisidir. Yükselen derecesi, Güneş-Ay karşıtlığına da partil kare yaparak, adeta yıkım koltuğuna oturuyor ve eline kumandayı alıyor.
Evlilik, partnerlik ve ortaklıklar başta olmak üzere ben-sen diyaloğunun hakim olduğu her türden ilişkide, bozulmuş dengelerin tekrar kurulması ve ilişkiyi içeriden çürüten hasarlı hücrelerin arındırılması namına yaşanacak muhtemel yıkımları işaret ediyor.
Pluto, gizli ve derin biçimde bir şeyin içini oyan, çürümüş kısımları kesip atan, ‘öldürmeyen güçlendirir’ mottosuyla, kişiyi krizlerle yoran ancak öte yandan baştan sona geri dönüşsüz biçimde yenileyen bir enerjinin sembolüdür. Krizlerin oluşu, o gizlice çürüyen kısmı görebilmemiz içindir, zira insan iyiye odaklanır ve kötüyü görmek istemez. Pluto, bulunduğu ‘sıfır’ derecesinden 29dr Akrep’e yansıyarak haritada bir büyük su üçgeni oluşturuyor. Temeli çürümüş her türden ilişkinin yıkımı zaruri hale geliyor. Yapmanız gereken tek şey, çürümeyi görmek, kabul etmek ve ondan vazgeçmek. Zira yükselen yöneticisi Venüs, Kuzey Düğüm ve Jüpiter’den gelen destekle nihayet bu çürüyen parçadan arınma ve kendi kalbinde özünü bularak şifalanma şansını elinde tutuyor.
İlişkiler dediğimiz noktada, akla yalnızca romantik ilişkiler gelmemeli elbet. Pluto aile dinamiklerini, atasal travmaları ve kök karmaları dinamitleyen bir pozisyonda, haritanın dip noktasında duruyor. 29 derece Yengeç’teki Güneş, içsel çocuğumuzun yaşadığı dışsal krizlerle büyümesini, erginleşmesini ve tekamül etmesini tasvir ediyor.
Bugünlerde yaşadığınız her ne ise, bilmelisiniz ki kökü diplerde, çok derinlerde bir yerde… Dolunay anında yine ‘sıfır’ derecesinde bulunan Mars, Pluto’dan güç alarak Yengeç’teki Güneş’e yansıyor; gözümüzün önündeki aynayı temizliyor, bakışımızı ve görüşümüzü sıfırlıyor, tertemiz bir aynadan köklerimizdeki gerçeği görmemiz için bizi destekliyor. Bu kez yüzümüzü çevirmezsek eğer…
Yengeç-Oğlak aksı, kişinin kökleriyle olan bu zaruri yüzleşmesini, onlara yapışıp kalarak, bağımlılık geliştirerek veya onlardan gelen her türlü haksızlığa susarak, hatalarını durmaksızın tolere ederek değil, onlardan sağlıklı biçimde ayrışarak, bir birey olarak yapmasını istiyor. Kişinin köklerinden aldığı kuvvetle yükselmesini ve kendine sağlam bir ev, güçlü bir duygu dünyası ve içsel bir özgüven inşa edebilmesini talep ediyor. Çiçeğinizin kökleri geçmişte çok derinlere erişememiş ve yeterince beslenememiş olabilir, olsun! Çoğunlukla cılız köklerine rağmen çiçek, var gücüyle hayata tutunuyor. Şimdi bu dolunayla köklerimize gerçekçi biçimde bakmamız, onları anlamamız, suçlama ve bahane döngüsünden özgürleşerek bir başımıza var olmayı öğrenmemiz için bize bir alan açılıyor.
Son bir aydır yaşananlar, kökleri çok derinde bile olsa, kaçınılmaz biçimde şimdi geleceğimize uzanıyor; orada cılız ve noktasal bir ışık yakıyor. Eğer ‘tüm bunlar neden yaşandı, neden benim başıma geldi, nasıl olur, neden olur, anlayamıyorum’ diyorsanız, bilmelisiniz ki şimdi artık önünüzde yepyeni bir yol açılıyor; siz şu an içinde kaybolduğunuz o sis pus karanlık içerisinde bu yolu göremeseniz de, işte orada, o yol, yepyeni ihtimallerle önünüzde beliriyor. Belki şu an çıkışsız, çözümsüz, dermansız hissediyorsunuz, yaşadıklarınızı anlamlandıramıyorsunuz, hala şok içindesiniz, geleceğe inanmıyorsunuz, güveninizi kaybettiniz, bir yolun başına değil, tam aksi sonuna gelmiş gibisiniz, ama bana inanın, çok yakında siz de bu yolu pırıl pırıl ve net biçimde göreceksiniz.
Şimdi her ne yaşanırsa yaşansın ve siz hangi kapıyı kapatırsanız kapatın, yeter ki gözünüzü yummayın, kapamayın, yeniden uykuya dalmayın, yüzünüzü görmeniz gerekenlerden, sizi özgürleştirecek o ‘hakiki’ hakikatlerden uzaklara çevirmeyin.
Geri dönmenin, gerçek olana değil bilindik olana koşmanın, konfora sığınmanın, ardı boş kapıları çalmanın, yalana sarılmanın tuzaklarına düşmeyin.
Geçmişe, geçmişte kapattığınız ya da yüzünüze kapatılmış o kapıya bir kilit de siz vurun, bir daha açılmasın ve izin verin yeni yolunuza, yeni kapılara, yeni ihtimallere doğru kalbiniz kendi kilidini kırsın.
Sevgiyle ve ışıkla🧡
19.07.2024