“Prizmadan geçerek pek çok renge ayrılan bir ışık”.
Gece sabaha dönerken 28 derece Balık burcunda gerçekleşen Dolunayın Sabian cümlesi bu.
Işığı gördüğü gibi gören Balık, ışığı renklerine ayırarak gören ise Başak prensibidir.
Hayatın dengesi burada gizlidir: görünenin o tatlı büyüsünü kaçırmamak ama aynı anda detayda gizli nüvesini de pas geçmemek. O geçilen paslar sonra kolayca hayal kırıklığına bürünebiliyor.
Bu yıl 27 Şubat’ta bir Başak dolunayı yaşamış ve Yeni Bir Dünya’nın ilk sinyallerini almıştık. 12 Mart’taki Balık yeniayında sevgiye korka korka kucak açmış ve ‘Sevmek Zamanı’ demiştik. Kendimizi ancak sevgiyle kulaç atılan o tekamül sularına hesapsızca bıraktık – ki bu çok mühimdi. Şimdi yılın son aylarında bu deneyim döngüsünü kapatıyoruz. 7 Eylül Başak Dolunayında aklımız başımıza geldi – ayaklar havalandıkları yerden nazikçe toprağa iniş yaptılar. Bugün 21 Eylül’de, sonbahar ekinoksuna yani yeni bir varoluş için yapraklarımızı dökmeye günler kala, göre göre pas geçilenlerin hayalkırıklığıyla başbaşayız bir kısmımız.
Ay 28 derece Balık’ta Scheat sabit yıldızı ile kavuşumda. Kurban edilmenin, maktulü suçlamanın, kendine acımanın ve dolayısıyla acıya hapsolmanın sembolü.
Objektif bakışı ve realiteyi kaybetmeye yatkınız bu dolunayda. Halbuki çok derinde bir yerden biliyoruz ki buğulu bir sarhoşluk içerisinde pas geçtiklerimizdir şu an bize acı verenler. Bile bile lades olmanın o dayanılmaz ağırlığındayız.
Kurban değilsin ve hiçbir zaman olmadın.
Kurbanım dediğin an, şimdiye dek kimleri kurban ettiğine bakarak dengeyi görebilirsin.
Hepimiz, tüm yaşam ve zamanlarda her şeyi olduk, her rolü oynadık, hiç şüphe olmasın.
Kurban veya kurtarıcı, her birinin egonun farklı maskeleri olduğunu anlamak çok önemli.
Biliyorum kolay değil, hiç değil.
Eğer illa kurban edildim diyorsan şimdi tak kurtarıcı maskeni…
Kendini kurtar.
Bu kez yalnızca kendini.
Sevgiyle ve ışıkla.