Bu gece Koç ve Terazi burçlarının 9 derecesinde bir Dolunay yani Ay-Güneş karşıtlığı gerçekleşecek. Bir aylık süre içerisinde gerçekleşen ikinci dolunay olması sebebiyle Mavi Dolunay olarak adlandırılan bu karşıtlığın etkileri çok kuvvetli hissedilecek.
Bu Dolunay, en derin yaralarımızın temsili Şiron etkisinde ve retro bir Mars yönetiminde, dolayısıyla acıları tam acıdığı noktadan şifalandırma cesaretini sunuyor. Bu gece gökyüzünde Ay dolarken, önce Şiron’u öpecek, sonra yavaşça yöneticileri Mars’a doğru ilerleyip en son onu öperken kalbimizde buz tutmuş o derin sızıyı hissedeceğiz. Artık kaçmamızı değil, çözmemizi istiyor gökyüzü: Venüs Aslan burcunda, Koç’taki Mars’a ateş üçgeniyle ‘Ben hazırım!’ diyor. Cesurum, kalbimi açtım, buzların erimesine ve ardından çıkacak o acıyla / gerçekle yüzleşmeye hazırım.
Nitekim Koç-Terazi hattı, bana kalırsa yaşam deneyimindeki en zor hatlardan biri. Ben demekle biz demenin, kendimiz ve karşımızdaki arasında sağlıklı sınırlar çizmenin, her iki tarafa da adaletli davranabilmenin o ince hamuru, sanırım en yüce üstatların elinde bile tam tutmamıştır.
Bu nedenle işe kendimizin ENNNN adaletli olduğu varsayımından kurtularak başlamak belki de en doğrusu olur. Olanlar karşısında bir yargıç ve adalet timsali olmamız hakkında kendimizi inandırdığımız etiketleri, egonun seve seve üstlendiği o yükleri güzelce yere bırakalım. Belli ki o yüklerin altında eziliyoruz.
Herkes kendi hakkaniyet penceresinden, en önce kendine adaletli olmakla sorumludur. Bu da konuya öncelikle yalnızca kendi açısından ve kendi acısından bakmayı gerektirir. Beni acıtan nedir? Burada hakkımın yenildiği bir konu mu var? Başkasının pabucunu giyip yürümek diye bir şeye inandırılmışız. Kimse kimsenin pabucunu giyemez, ya büyük gelir ya küçük. Giyse de, yürüyemez o yolları. Başkasının pabucunu giymek kisvesiyle adalet ve yargı dağıtmaya kalkışmak en büyük yanılgılardan biridir. Herkes kendi pabucuyla, kendi yolunu yürümekle mükelleftir bu hayatta. Deneyim tek kişiliktir.
Kendimize karşı dürüstçe, hakkaniyetle, durumu teşhis edebildik mi? Kimseyi suçlamadan. Kendine acımadan. Kurban psikolojisinin o çok rahatlatıcı tuzaklarına düşmeden. Başkalarından taraf ya da onay toplamadan, tek başına… Eğriye eğri, doğruya doğru diyerek en derindeki acıya bakabildik mi? Acının kaynağını bulabildik mi? Bu sorun kimsenin değil, benimdir diyebildik mi? O zaman şimdi bakalım karşımızdakine, gerçeğe açılmış gözlerle.. Orada ne bu acıya merhem olacak ne de bu acı için suçlanacak kimse yok, göreceğiz.
Terazinin uzlaşma ve yapıcı olma enerjisi, zaman zaman gerçekleri halının altına süpürmekle de ilintilidir. Bu Dolunay artık halıyı kaldırmanın ve altındakilerle yüzleşme zorunluluğunun enerjisini taşıyor. Hepimizin hayatında birtakım karmik hesaplaşmalar vuku buluyor. Hesaplar kesildi, vadeler doldu ve görünür ya da görünmez, büyük ya da küçük sebeplerle ayrım noktasına gelindi. Herşeyin çok hızlandığı bir sürecin içerisindeyiz. Tavsiyem, direnmemek, isyan ve suçlama psikolojisinden uzak durarak, karşıdakini ikna etme ve bir şeyleri feda etme noktasına da sapmadan olanı olduğu, gideni gittiği ve geleni geldiği gibi kabul etmektir. Kararlı, sevgiyle, iyi dileklerle, hafif bir yürekle…. Özellikle Terazi burcunda vurgusu olanlar (Güneş, Yükselen, Ay ve Güney Ay Düğümü) bu konuyla ilgili uzun zamandır sınandıklarının farkındalar.
Akrep’te gerilemeye hazırlanan Merkür, bizi şüphenin kollarına sürüklemek üzere, bu da bir tuzak. Retro gölgesiyle, öncelikle de kendimizden şüphelenmeye, iç hesaplaşmaları körüklemeye doğru ilerliyoruz. Doğru düşünemeyeceğimiz, kendi kendimizi yemeye meyilli olacağımız zamanlara ilerlerken şu an tüm netliğiyle yüzleşme zamanı. Karşıdan Uranüs, Juno ve Merkür ikilisine, kes o ipi diye bağırıyor. İpi hala tutuyor muyuz? Belli ki tuttuğumuz ip bizi de aşağıya çekiyor.
Dolunay haritası Yengeç burcunda yükseliyor, duygularda boğulup, bırakmamak için ipe sarılma, içe çekilme, yastığı yüzümüze gömme eğilimindeyiz. Annesinin ‘uyan!’ diye bağıran sesini duymayan, duymak istemeyen çocuk gibiyiz. Yükselen yöneticisi Ay, yanında Şiron ve bunları yöneten Retro bir Mars…Gücünü topla diyor. Bu yaralar sen gözünün içine baktığında sarılmaya başlayacak. Saf benliğinle yüzleştiğinde. Yüzleştiğin ne varsa, tam orada kendine merhamet gösterdiğinde… Çok seviliyorsun ve korunuyorsun, ama sen de bir adım at. Artık yaşadıklarının üstüne çık ve önce kendine sonra karşıdakine gerçeği haykır. Kalbinde bu güç ve cesaret var. Ayağa kalk ve bağır artık: KRAL ÇIPLAK!
Sevgiyle ve ışıkla <3