Yandaki tabloda, Antik Mısır’ın Gerçek ve Adalet Tanrıçası Ma’at arketipi, iki kanadının üzerinde iki kadın ile dünya dualitesi içerisinde resmedilmiş. Antik Mısır’da ruhlar ölümden sonra yargılanmak üzere İki Gerçek Salonu adı verilen bir yere geçiş yapardı. Bu salonda bir Kalp Terazisi bulunurdu. Çünkü kalp, insanın tüm eylemlerinin ve dolayısıyla da karmasının kayıt edildiği yegane organdı. Terazinin bir kefesine Tanrıça Ma’atın tüyü, diğerine ölünün kalbi konulur, tartılırdı. Eğer kalp tüyden ağır gelirse günahla dolu demekti ve cezalandırılırdı; eğer kalp hafif gelirse ruh, yargının ikinci aşamasına geçmeye hak kazanırdı.
Kalbin tüyden hafif olması kolay mı? Değil elbet.
Başkasına adaletli olmak adına terazinin kefelerini doldururken, çoğu kez kendimizi dışarıda unutup, en başta kendimize haksızlık yapmıyor muyuz?
Ortalamalar içerisinde denge ve uyum sağlamak adına kendi otantik benliğimizden, büyük yeteneklerimizden, Tanrıça Ma’at gibi sadece gerçeğin peşinde olan sağlıklı egomuzdan vazgeçmiyor muyuz?
Haklı olmak adına, uğruna görmezden gelinebilecek onca şey varken, sadece haklılığın peşinden koşup, aşkın ve sevginin doğasını incitmiyor muyuz?
Akla hak verip, kalbe haksızlık etmek…
Ve daha birçok şey, adaletli olacağım, dengede kalacağım derken, kalplerin ve vicdanların gittikçe ağırlaşmasına sebep olan birçok şey…
Ve önce kendimiz -Terazi burcunda vurgusu olanlar bunu iyi bilir- önce BEN demeyi öğrenmek en büyük adalettir.
Kendi kabımıza, kalbimize, yasamıza sadakat en büyük adalettir.
Sevgili Terazi burçlarının doğum günlerini kutluyorum.
Bu sonbahar ekinoksunda, hepimize yargısız ve kalbin tüy gibi hafif olduğu yeni bir dönem diliyorum.
Sevgiyle ve ışıkla.