“En büyük hazineleri en korkunç ejderhalar bekler.
Hazineye ulaşmak için ejderhaya gidilir… ve öpülür.”
Bert Hellinger
En büyük korkularımız, en derin arzularımızdır.
En büyük hazinelerimizin o en korkunç ejderhalar tarafından tutulmasının temel sebebi bu.
En büyük arzularımıza ulaşmak için, ilk önce onlara ulaşmamıza engel olan korkularımızı görmemiz, onlarla yüzleşmemiz ve onları aşmamız gerekiyor. Bunun için de öncelikle hazineye, hazinenin kapısını tutan ejderhaya giden doğru yolu bulmak gerekiyor.
İşte yarın gerçekleşecek olan İkizler Dolunayı, hazineye giden yolu bulmamız için gerekli bazı deneyimleri kapımıza getiriyor. Ve bu yolu, çarpıtılmış, saptırılmış, çıkara göre eğilip bükülmüş bilginin değil, gerçek bilginin aynasına bakarak bulmayı öğrenmemizi istiyor.
Zira, değişken, belirsiz ve güvenilmez koşulların, kandırma ve kandırılmaların ortaya çıktığı dolunayda, dispozitör Merkür’ün hem retro öncesi gölgeye girmiş olması, hem de kafa bulandıran Neptün’le kare açıya yaklaşması sebebiyle doğruyu yanlışı ayırt edemememiz, hatta önümüzde duran gerçeği göremeyip bir de kafamızı kuma gömmemiz söz konusu olabilir.
İki malefik gezegenin, Mars ve Satürn’ün domine ettiği bu dolunay, bize gerçekleri göstermiyor, gerçekleri adeta dayatıyor, göz göze gelmekten başka çıkış yolu bırakmayan zorlayıcı deneyimler getiriyor.
Bazılarımız bu yeni deneyimlerle açığa çıkan sorunları aşırı kontrolcü bir tavırla yönetmeye çalışıp sinir sistemini boş yere harap ederken, bazılarımız kaosu kısa yoldan çözeceğim diye ikircikli yollara dalıyor. Her ikisi de huzur getirmeyecek ve her iki grup da eski yöntemleri bırakıp sorunlara daha esnek biçimde yaklaşmayı öğrenecek. Zira gerçeklerden kaçmak kadar, gerçeklerle kafayı bozmak da artık işe yaramıyor.
Sorunun özüne inip, sorunun gerçek kaynağı ne ise onu görüp, gereği ne ise onu yapmak gerekiyor, işte bu kadar basit!
Bu kadar basit ama yine de niye bu kadar zor?
Çünkü, günümüzde kimse ejderhaları öpmek, bırakınız öpmeyi, görmek dahi istemiyor. Ama tüm hazineler bizim olsun. Tüm başarılar, mutluluklar, zirveler, zenginlikler, ünvanlar, hiçbir şey yapmadan bizim olsunlar. O yüzden, gündemden hiç düşmüyor sahte olanlar. Sahte ünlüler, sahte hayatlar, sahte mutluluklar, sahte servetler ve bunca sahteliğe hayranlık duyan kocaman bir güruhla dolu kocaman bir dünyada yaşıyoruz. Kimse gerçekle ilgilenmiyor.
Gibi dizisindeki o harika replik aklıma geliyor: ‘Gerçeklerin bir hükmü yok ki,
genel kanı neyse onu yaşıyoruz’.
Çoğunluk, en derinindeki o en büyük hazinesine asla ulaşamadan, hep başkalarının sahteliklerine kulak vererek ve dahası bu hakikatsizliğe öykünerek vakit öldürüyor, vakti dolunca da göçüp gidiyor.
Siz de hissediyor musunuz bu dünyaya pek de ait olmadığınızı? Sesinizi duyar gibiyim. Ama bizler de tamamen bağımsız olamayız dışarıdaki bu sahtelikten.
Balık’taki Satürn tam 0 derecede, tekrar düz hareketinde ve şimdi dolunaya sert bir açıdan bakarken bizlere bunu keskin biçimde hatırlatıyor. Bizlerin de hayatlarımızda ince ayar vermemiz gereken, sahteliğinin konforuna sığındığımız, hatta aslında şöyle demek daha doğru, artık bizim bile gerçek olduğuna inandığımız palavraları masaya koyup karşımıza oturuyor; gözünü gözümüze dikiyor.
“Hiç merak etmeden, sorup araştırmadan, derinine inmeden, aynaya bakmadan buradan böyle geçip gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?
O ejderha öpülecek, o sorunla yüzleşilecek, o hatalar revize edilecek.
Öpmezsen sen bilirsin.
Hazineyi de unut öyleyse.
Sen de herkes gibi geçip gidersin”
Venüs Güney Düğüm’le dans ediyor, Mars Güneş’ten yanıp Satürn’den sopa yiyor, tüm değerlerimiz, inançlarımız, gölgelerimiz tekrar değerlendirilmek üzere gün yüzüne çıkıyor. Tıpkı son zamanlarda gündemi meşgul edenler gibi, teker teker ifşa oluyor tüm sahte yapılar. Satürn Balık demiştik, değil mi? Gerçekle sahte olanın arasındaki ince çizgi, inceldikçe inceliyor.
Şimdi hayatımıza dönüp bakma zamanı, bir yerlerde bir şeyler noksan olabilir, hakkı verilmemiş, tamamlanmamış, halı altına itilmiş olabilir, olabilir evet, ama er ya da geç, her zaman bir telafisi var. Fakat bu telafiyi senin yerine kimse yapmayacak, bahanelere, mazeretlere, suçlamalara sığınmak, uyumak, saklanmak, mış gibi yapmak artık işine yaramayacak: sorumluluğun sende olduğunu artık idrak etmek zorundasın ve fakat o sorumluluğun altında ezilmeden de, yavaş yavaş uyanmalısın.
Kimse senin için uykudan uyanmayacak, o yolu yürümeyecek, öğrenmen gerekenleri senin yerine idrak etmeyecek, o hazineyi bulup, sana getirmeyecek. Sen bileceksin, sen bulacaksın, sen alacaksın! Ve bunu şimdi yapmazsan, belki de çok geç kalacaksın.
Çünkü inan bana,
Gitgide kanıksadığımız o ‘gerçeklerin bir hükmü yok ki’ devri kapanıyor, Pluto Kova’ya ilerlerken, artık yalnızca gerçek bilginin hükmü geçiyor!
Herkesin saati yanlış gördüğü yerde, saati doğru görenlerin kıymete bineceği devre yaklaşıyoruz.
İkizler dolunayı çok önemli. Anafikir özetle şu: Merak, coşku ve cesaretle gerçekliğin aynasına bakanlar, yolu da bulur, ejderhayı da öper, hazineyi de açarlar.
Saati de doğru görürler ayrıca. İnan bana.
Sevgiyle ve ışıkla.
27.11.2023