“Hiçbir şey çökmez. Dünya da çökmez. Yaşam hiç durmaz.
Çöken şey sevdiklerimize, ideolojilerimize, kendimize dair fantezilerimizdir. Fanteziler hep mükemmellik’ler ve muhteşemlik’ler içerir.
Hayata çarpa çarpa eğilir, bükülür ama bir biçimde hepimiz kuyruğu dik tutacak bir yol buluruz. Telaşa lüzum yok. Asıl mesele bize güvenenleri, bize güvenerek yola çıkanları yarı yolda bırakmamakta… Bir ömürden geriye ne kalır ki zaten, yolculuk sırasında yaşananlar olmasaydı?”
Agâh Aydın
Yorucu süreçlerle geçen ve baharı doya doya içimize çekemediğimiz Mayıs ayını geride bıraktık. “Değişimin Kapısı” olarak adlandırdığım 2023’ün ne kadar zorlayıcı ve boğucu etkilerle kapıyı araladığını görmüş olduk. Bazılarımız bu kapıdan kolayca geçileceğine ve ardında parlayan güneşe birden kavuşulacağına inandı; öyle olmayınca umutsuzluğa düştü. Bazılarımız daha hazırlıklıydı; değişimin sancılı doğasına hakimdi, bu nedenle güneşin kapı altından sızan huzmeleri dahi umudunu yeşertmeye yetti. Bazılarımız ise değişime dönüşüme inancını tamamen yitirerek elindeki iki tutam huzmeyi de karanlığa teslim etti.
Büyük resim… Yay burcu ve yöneticisi Jüpiter’in doğasını en iyi özetleyen iki kelime. Küçücük detaylarla boğuşup, gündelik dertlerle boğulurken dahi bir iki adım geriye geçip vizörü genişletme, hayatın çekirdeğinde alev alev yanan ateşe kapılmadan, uzaya açılan dış katmanlarında nefes alabilme… Bir anahtar deliğinden bakıp yorum yaptığımız şu hayatta, trilyonda birini görebildiğimiz bu dev okyanusun dalgalarına kodlanmış büyük anlamları fark edebilme becerisi…sezebilmek her şeyin bu kadarcıktan ibaret olmadığını. İşte bu yüzden de karşıtı İkizler kaygı ve vesvese içerisinde zihin alanında debelenirken, Yay mutlak gidişatta her şeyin yolunda ve tam da ilahi planın nizamında gerçekleştiğini bilen keskin bir inanç alanında yol almaktadır, kaygısızca.
Bilir ki hiçbir şey çökmez. Hiçbir şey ölmez. Hiçbir şey kaybedilmez. Ve hiçbir şey kazanılmaz da. Önemli olan tek şey yolculuktur; bu yolculukta kendi yasamıza ne kadar sadık olduğumuz, artık işe yaramayanı diretmeden nasıl bıraktığımız, mükemmellik beklentimizden sıyrılıp ne kadar esnediğimiz, öğrendiklerimizi sürgit bir ölüm-yaşam-ölüm döngüsünün bir sonraki adımına ne denli sindirerek taşıyabildiğimizdir.
Tekamül bir yolculuktur.
Önü, sonu, arkası yoktur.
Kazananı ve kaybedeni yoktur.
Yay, her daim yolda, yolculukta, tekamülde olmak ve nefes aldığı her an bunun bilincine varmaktır. Ancak bu sadece saf bir inançla olamaz. Karşıtı İkizler’den rasyonelliği, dualiteyi ve sentezi öğrenmeli, sırtını bilgiye vererek ilerlemelidir. Her şeyin çok güzel olacağına inanmak yetmez, inandığı dünyayı yaratmalıdır Yay. Her şeyi bilmek yetmez, bilgiyi eyleme dönüştürmeli, yaratım ateşini nesilden nesile taşımalıdır.
Şimdi Satürn’ün gerçekçi ve keskin kılıcı tepemize inerken, mutlak hakikatin ne olduğunun farkına varmaya bir davet gibi bu dolunay.
Gerçek sandıkların, dünya sahnesinde oynanan oldukça inandırıcı bir illüzyondan ibaret. Kaybettiğini sanarken, kazananı olmayan bir oyunda, herkesin rolünü oynayıp, çekip gittiğini görüyorsun. Biri iyi, biri kötü, herkes iyi kötü kefaretini ödüyor bir şeylerin. Kaybettiğini sananların bir süre sonra kazandığını ve kazananların tam kazandım derken yıkıldığını izliyorsun. Her şeyin bir döngüden ibaret olduğunu, birşeylerin ya da birilerinin sonsuza dek ne yıkılacağını ne kaybolacağını ne de mutlak bir hakimiyette kalacağını kalbinle görüyorsun. Yüreğine bir ferahlık iniyor, umudun ve henüz gelmemiş güzel yarınların kokusunu alınca, anın tadını çıkarmaya başlıyorsun. Hayat seninle başlamadı ve seninle bitmeyecek. Ama sen hayatla başladın ve onunla biteceksin. Bu yoldan herkes gibi, sen de geçip gideceksin.
O zaman iyi kötü olarak adlandırdığın tüm deneyimlere meraklı bir çocuğun gözü ve bir seyyahın heyecanıyla yaklaş!
O zaman hazır yaz da gelmişken, tüm hücrelerinle bu sonsuz hayat döngüsüne katkıda bulunmaya, kutsal yasalarına sadık kalmaya, şu anın gerekliliklerinden bağımsız bir inatla doğrularına sarılmaya ve yüreğinde uyanan bu gerçek bilgiyi bir daha unutmamaya and iç!
O zaman şimdi, yargının keskin kılıcını kır, dar zamanlardaki kısa hesaplaşmalardan dev sonuçlar çıkartmayı bırak, üzülmeyi, sevinmeyi, kahrolmayı, duygular dehlizinde bir uçtan bir uca savrulmayı bırak!
Yol da yolculuk da asla mükemmel olmaz, bunu yolda olanlar iyi bilir. Ama mükemmel olan, her birimizin içinde her anın milisaniyesinde dahi doğurulabilir.
Nazım’ın dediği gibi, biz ‘en mükemmeli’ doğuracak olanlarız.
Belki bugün, belki yarın…
Yolda olanlara, umudunu koruyanlara, büyük resmi görenlere selam olsun…
“Topraktan, ateşten ve demirden doğanların
en mükemmeli doğacak bizden.
Ve insanlar ellerini korkmadan, düşünmeden
birbirlerinin ellerine bırakarak,
yıldızlara bakarak
“Yaşamak ne güzel şey” diyecekler.
Bir insan gözü gibi derin,
bir salkım üzüm gibi serin,
bir ferah,
bir rahat,
bir işitilmemiş türkü söyleyecekler.
Hiçbir ağaç böyle harikulâde bir yemiş
vermemiş olacaktır.
Ve en vâdedici bir yaz gecesi bile
böyle sesler,
böyle inanılmaz renklerle
sabaha ermemiş olacaktır.
Topraktan, ateşten ve demirden doğanların
en mükemmeli doğacak bizden.”
N.Hikmet
Sevgiyle ve ışıkla.
4.06.2023