“Kederin duraklarından aksayarak geçmiş biri bir gün durduk yerde bana şöyle dedi: ‘İnsanın bir yarası varsa rüzgâr esse incinir.’ Ona Çehov’un bir sözüyle mukabele etmek istedim: ‘Fevkalade zaferlerim olmayabilir; fakat içinden sağ çıkmayı başardığım yenilgilerimle sizi şaşırtabilirim.’ Cesaret yaşamaya cüret etmektir. Özgürlük, yaşamayı seçebilmektir, nice rüzgarlar seni incitse bile. Varlığın yarası sızlamaya devam ederken yaşamak sorumluluğunu üzerine almaktır. Eğer bize seçme gücü verildiyse, bu gücü kullanmak da bizim görevimiz değil mi?”
Kemal Sayar
Gece sabaha dönerken 7 derece Balık burcunda bir dolunay gerçekleşecek.
Satürnyen dolunay, bizler kendi incinmişliğimize odaklanmış, başka hiçbir şeyi görmez iken, dışarıdaki sürgit akışı bir sille gibi yüzümüze çarpar nitelikte. Fomalhaut ile hemhal olmuş Satürn, içsel acı ve isyanları susturacak efsunlu merhemi de, aciz suskunlukların bedellerini de nasırlı ellerinde tutuyor. Payımıza hangisi düşecekse, bu dolunayda açığa çıkıyor.
Dolunayın düzenleyicisi Jüpiter, dolunay ile ılımlı bir görüş açısında, insan kendi şansını kendi yaratır, diyor. Zira, kendimizi içine gömdüğümüz bu ağlama duvarından çıkabilirsek eğer, gün ışığını tekrar göreceğiz. Ancak beklenti ve suçlama döngüsünden derhal çıkmamız gerekiyor. Dışarıda bir ihtimaller denizi, macera ve potansiyel dolu bir hayat akıyor… Dolunay soruyor, sen bu hayatın neresindesin? İçinde mi, dışında mı?
Sana bahşedilmiş bu sonlu yaşamı bir seyyah gibi yaşaman mümkün mü?
Seyyahlar bilir… Yol statik değildir; bazen inişli, bazen çıkışlı, bazen yokuşlu, bazen kıvrımlı, bazense dimdiktir. Yol sürprizlerle doludur, bir dolu bilinmezlik, üç nokta ve soru işareti ile…
Ve tüm bunlar, en baştan tercih edilmiştir imzalara, tamam bu denilen varışlara, nokta ile biten cümlelere… Her daim sonu meçhul bir yolculukta olmak, hissizleştiren demir atmalara yeğdir.
Öyleyse bu yolculukta stabil olan tek şey seyyahın yol alma arzusu değil midir? Bu bir bakıma, yaşama, yaşamaya duyulan tutkuya benzer. Bu yoğun ve karşı konulmaz arzu, ölüm dediğimiz mutlak mağlubiyete rağmen, ab-ı hayatı kana kana içme sevdasıdır; belki insanlığın buraya kadar gelebilmesinin de yegane sebebi… ‘
Ve ‘yüz değil, binlerce yıl yaşasam dahi yetmez’ diyenlerin, yaşamın üstüne serdiği ağır sorumluluklardan asla şikayet etmediğine tanık olursunuz. Yaşam sevgisi bu olsa gerek.
Oysa, her şey güllük gülistanlıkken bile, gündelik hayatın çekirdeğinde şikayet tavafını aşamayanlarla dolu bir dünya burası.
Yol demişken..
Seyyah bazen derinlere saplanır, çukurlara düşer, okyanuslara karışır, girdaplara kapılır ve bazen ümitsizliğe de. Ama artık geriye dönüş yoktur, dönecek bir yuva da yoktur; bu girdaptan çıkış var mıdır, bilinmez. Ama o sevda, o yaşam tutkusu, hani o yaşamının sorumluluğunun yalnız ve yalnız kendinde, kendi avuçlarında olduğunun yüksek bilinci… bizi içine karıştığımız tüm dehlizlerden de girdaplardan da yukarı iten, ışığa kavuşturan, işte bu pek de ilahi sayılmayan ussal bilgidir.
‘Benim yaşamım bu ve benim ellerimde.’
Şimdi zekanı ve bilgeliğini kullanarak, en diplerden ışığa doğru kendini yüceltmeni isteyen bir dolunay bu, yükseleninde hayatının iplerini elinde tutmayı çok iyi bilen Aslan ve onun da üzerinde parıldayan sabah yıldızı Venüs ile… Gökyüzünde bunca gerileyen gezegenle, büyük bir iç hesaplaşma ve elbette huzursuzluk var ama çok derin bir bilgi de başucunda duruyor bu akşam.
En karanlık mağaralarında da kaybolsan hayatın, değmez mi çıktığında o bir nefes ışığı içine çekmeye? O zaman neden, neden sızlanmak, ağlamak ve makus kaderine küsmek her dakika? Neden kana kana içmek varken ab-ı hayattan, terk etmek kendini ıssız bir susuzluğa?
Bu dolunay, dünyaya en yakını, elini uzatsan tutacakmışsın gibi…
Mavi ay en parlak halinde gözünün içine bakarken hatırlamak ne iyi gelir bu gece, neden buradayım, neden bunlar yaşandı ve neresindeyim hayatın?
Bir seyyah gibi maceradan maceraya kement atarak yaşamak varken, ben hangi sahte güvenlik kalesine mıhlandım? Kaç yenilginin içinden sağ çıktım, unuttum, hatırlamalıyım. Özgürlüğün, yaşama duyulan bir sevda olduğunu ve bu sevdanın da herkese ve her şeye rağmen yaşamımın sorumluluğunu almak olduğunu anımsamalıyım. Kendi yaşamımın, seçimlerimin, doğrularımın.
Sevgiyle ve ışıkla.
31.08.2023