“Dışavurumcu bir ressam, geleceği boyuyor.’
Bugün 11:17’de gerçekleşen 8 derece Başak’taki dolunayın Sabian cümlesi bu. Ayın bulunduğu derecedeki Sabian semboller, duygusal iç dünyamızın ve bilinçaltımızın arzularını yansıtır. Belki de siz de benim gibi, bir süredir zihninizde bir belirip bir kaybolan ‘Yeni Bir Dünya’ hayaline inanıp inanmamakta kararsız kalıyorsunuz.
Bazen cennete benzer bir sokaktan geçerken, bazen duyduğunuz bir şarkıda yaz sıcağını koklarken, bazen çoktan yaşamışsınız hissi veren bir rüyada tezahür eden yepyeni hayatınızın işaretlerini görmezden gelemiyorsunuz ama aynı zamanda bu vizyonları saçma bulup, içine tam olarak yerleşemiyorsunuz.
Bu dolunay, Balık burcunun akaşik işaretler aracılığıyla bilgisini aldığı, zihin yapımı olmayan hayal-inançlarının somutlaştırılması ile ilgili ve Başak sembolizması gereği yapıcı, gerçekçi, ayağı yere sağlam basan bir dolunay. Balık’ın uçsuz bucaksız hayal ve durugörülerinin Başak’ın madde dünyasında sağlıklı sınırlara kavuşarak realiteye dönüştürülmesini tasvir ediyor. Aynen Sabian cümlesinin dediği gibi: Dışavurumcu bir ressamın gündüz düşlerinden uyanıp, nihayet tuvalin başına geçmesini ve tasavvur ettiği o yeni dünyayı -ne kadar gerçeküstü olursa olsun- tuvalin içinde kendi gerçeğine dönüştürmesini anlatıyor.
Uzun zamandır oldukça sert bir atmosferde ayakta kalmaya çalışıyoruz; akıl ve mantık tek sığınağımızken, hayallerimiz bize yabancı geliyor. Us yoluyla, bazen de el yordamıyla yönümüzü bulduğumuz doğru ama bizi geleceğe aslında tam da o hayaller taşıyor. Hayalleriniz nerede şimdi? Gün be gün gözlerinizin önünde canlanan, her şeyin daha iyisi, daha doğrusu, daha hakkaniyetlisine sahip olduğunuz o yeni dünyanın hayaline cesurca, başkaları ne der demeden adım atmaya ne dersiniz? Bu hayali gerçekleştirmeye gönüllü olabilir misiniz? Bu hayalin sorumluluğunu alarak, onu adım adım planlayarak, hayata geçirmeye var mısınız?
Başak burcu sistemi verimli bir şekilde kurup yürütmek ile ilgilidir. Bu nedenle kontrol ve analiz süreçleri asla son bulmaz. İşini şansa bırakmaz. İşe yaramayanı tolere etmez, derhal sistemin dışına atar. Yöntemi, düzendeki işe yaramaz olanı ayırıp ondan arınmak, faydalı olanı ise arıtıp düzene dahil etmektir. Bu nedenledir ki Başak burcu bedenimizde de sindirim ve boşaltım sistemlerini temsil eder.
Başak burcunun, dolunayın ve Kuzey Ay Düğümünün yöneticisi olan Merkür’ün gerilediği, gelecekten bilgi taşıyan Kova burcunun baskın olduğu bir gökyüzü yaşıyoruz uzunca süredir. Bu süreci, geleceğe hazırlık için geçmişi gözden geçirme, tekrar tekrar analiz etme, arıtma ve arındırma olarak okuyabiliriz. Şimdi bu bilanço analizinden sonra dolunay yöneticisi Merkür Jüpiter’e -yani hayallerine doğru’ yürürken, hayallerimiz tekrar gün yüzüne çıkmaya, kapıyı vurmaya, kendini göstermeye başlamış olabilir. Dolunay Uranüs’ten sağlam bir destek
alıyor: Üst bilinçten akan bilgi bize ‘inanmadığına inan’ diyor. Bu inanç, bu sefer kalbimize teğet geçmezse, tablonun başına oturacak ve geleceğimizi boyamaya başlayacağız, gerekirse en radikal renklerle.
Hayatınıza, geride bıraktığınız zorlu seneye geri dönüp baktığınızda, tüm safralarınızdan arındığınızı – acı da olsa- artık geçersiz tüm bağlılık, bağımlılık ve zayıflıkların hiç affa uğramadan sizden çekip alındığını görebilirsiniz. Kalbinize sorun: Saflaştın mı? Cevap evet ise, doğru yerdesiniz. Cevap eh işte ise, arınma sürecine devam edin. Bedensel, zihinsel ve ruhsal detoks için adım atın. İnsanları, eşyaları, sorumlulukları azaltın. Yükleri bırakın. Yeniye yer açın. Eskiye, antikaya, artık işe yaramayana tutunmayın.
Bünyenizdeki suçluluk, pişmanlık, yetersizlik duygularından arının. Sizde suçluluk duygusu yaratarak sizi manipüle etmeye çalışan ‘esas suçlular’dan, kim olurlarsa olsunlar uzaklaşın. Suçluluk, pişmanlık ve yetersizlik duyguları sizi geçmişe hapseder ve gelecekteki üst versiyonunuzu hak etmediğiniz yanılgısına yol açar. Başak süreçleri, aynı zamanda şifa süreçleridir. Kendinize, bedeninize ve bilinçaltınıza gereken özbakımı verin. Kendinize baktığınız o aynayı temizleyin.
Aynayı temizledikten sonra aynada kendinize bakın. En saf suretiniz aynaya yansıyacak, orada iyiyi ve kötüyü göreceksiniz. İyinizi ve kötünüzü aynı anda seveceksiniz, ona sarılacak, onu kabul edeceksiniz. Saflık koşulsuz bir iyi olma hali değil ki… Saflık, arınmayla gelen berraklaşma hali. İçine mürekkep bulaşmamış suların saydamlığı. O saydam suda kendinizi gördüğünüzde ve onu sevebildiğinizde, gelecekteki suretinize hazırsınız demektir.
Hislerinize güvenin. Onlar çok derinden bir yerden, kaynaktan size akan bilgilerdir. Gelecekten geçmişe, oradan tekrar geleceğe dönen bir çarkın içerisinde ‘an’ içinde var olan ve bu nedenle tek gerçekliğin bu an olduğunu sanan varlıklarız. Evet, belki bu ölümlü bedenimiz için tek gerçeklik andır. Ama ya bu ölümsüz, sonsuz, bilge ruhumuz?
Üzerinize düşen tüye, yan masadan gelen söze, tuhaf birleşmelerdeki tevafuk hissine, sokaktaki kuş cıvıltısının sizi alıp götürdüğü yere, aynı şiirleri okuyup cebinize koyduğunuzdan neredeyse emin olduğunuz adama/kadına, gündüz düşlerinizin gerçek olduğuna inanın. Müthiş destekleyici enerjiler barındıran, Yeni Bir Dünya’ya inanarak onu hayallerine katan ve bu uğurda inançla yürümeye hazır ruhların ellerinden tutacak bir Mart ayı bizi bekliyor.
En saf halinizle, evrenden akan bilgelikle, kuşku, korku ve kederle kirlenmemiş sularınızda boyayacağınız o tablo, çok yakında gerçeğiniz oluyor.
Sevgiyle, ışıkla.
27.02.2021